Sen hep böyle güzel kal

Geçtiğimiz hafta Karadeniz'in hırçın dalgalarının pastırma yazıyla sakinlediği Ordu'daydım. Güzel Ordu Kültür ve Sanat Vakfı'nın düzenlediği, bu yıl dokuzuncusu, "Mutluluk"temasıyla gerçekleştirilen Güzel Ordu Kısa Film Festivali için. Bu şehir, isminin önüne 'güzel' sıfatı konmadan anılmıyor. Bu sıfatı sonuna kadar hak ediyor. Sade ve iddialı bir güzelliği var. Festivali de şık bir broş gibi yıllardır sol göğsünde taşıyor.

İlk olarak 2017 yılında gerçekleştirilen Güzel Ordu Kısa Film Festivali, kısa filmlerin sinema izleyicisiyle buluşmasını hedefliyor. Kısa film yapımını özendirmeyi. Yeni sinemacıları desteklemek öncelikleri arasında. Sadece Karadeniz Ekonomi İşbirliği Örgütü'ne üye olan ülkelerin yarışmacılarına açık olan festivalin farklı kültürleri Ordu'ya tanıtmak gibi bir misyonu da var. Gelenekselleşme yolunda hızla ilerleyen festival, kısa filmlerin tartışıldığı verimli platformlara sahne oluyor. Özenli, özverili ve hayli profesyonel bir çalışmayla, oldukça zengin bir program hazırlandığını söylemeliyim.

Dokuz gün süren Güzel Ordu Kısa Film Festivali'nde birbirinden özel belgeseller izleyici ile buluştu. Sinema konulu paneller, oturumlar düzenlendi. Konserler verildi. Festival, kortejiyle, ödül gecesiyle renkli anlara sahne oldu. Film aralarında Ordu'nun güzel sahil şeridinde yürüyüşler yapıldı. Sinema yaşandı, sinema konuşuldu.Meltem Cumbul'un jüri başkanlığı yaptığı yarışmada, belgesel, animasyon ve kurmaca dallarında toplam 12 ödül sahiplerini bulurken En İyi Belgesel Ödülü, "Muzaffer" isimli filmiyle Ömer Faruk Çetin'in oldu.

Festivali izleyen basın mensupları olarak, sadece festivalle sınırlı kalmadık. Yerel mihmandarlarımızın güler yüzlü eşlikleriyle 'güzel' Ordu'yu, doğasından gastronomisine deneyimleme fırsatı bulduk.

Nereden başlamalı yazmaya Şehrin entelektüel sakinlerinden belki. Sadece yerel halk değil, büyük şehirlerde yaşayıp emekli olanlar, köylerine evler yaptırmış, mavi ve yeşilin keyfini sürüyor. Bir çay sevmez olarak kaç bardak içtiğimi hatırlamadığım Ordu çayları eşliğinde anıların güzel gelecek umutlarına karıştığı, sinemanın, edebiyatın ve hayatın konuşulduğu sohbetlere tanık oldum; "Yaşamak güzel şey be kardeşim" dedim. Burası 'güzel' Ordu çünkü.

Yason Burnu sözgelimi. Adını Argonotlar ile beraber burada karaya çıkan Yason'dan almış. Cittaslow seçilen Perşembe'ye 20 km uzaklıkta. O tarifsiz sakinliğin ve huzur dolu sessizliğin içinde upuzun bir gelin duvağı gibi. Boşuna değil Christopher Nolan'ın "The Odyssey" filmi için mekân bakarken Yason Burnu'na vurulması. Burnun ucundaki deniz feneri, kayalıklar, eşsiz bir deniz manzarası, gün batımı, gün doğumu ve Yason Kilisesi. 1868'de yörede yaşayan Rumlar ve Gürcüler tarafından yaptırılmış. 2004'te Ordu'ya büyük hizmet veren Enis Ayar namıdiğer Enis dede öncülüğünde dönemin valiliğinin desteğiyle viranelikten kurtulup on binlerce turistin ilgi odağı olmuş.

Yason Burnu'na yakın Saklı Bahçe… Karadeniz'in bütün heybetine şahit olabileceğiniz bir kır restoranı. Ve orada tahta masalarda çayla demlendikten sonra yediğimiz Ordu pidesi.. Çıtır çıtır pidenin içindeki kıymaya kırılan yumurtanın sarısını, pidenin kopardığınız ucuyla yüzeye yayarak yediğiniz. Cennet taamı.