Görmeyi merakla beklediğim filmlerden biriydi Murat Fıratoğlu'nun ilk uzun metrajı olan "Hemme'nin Öldüğü Günlerden Biri". Geçtiğimiz yıl prömiyerini yaptığı Venedik Film Festivali'nin Orizzonti Bölümü'nden Jüri Özel Ödülü'yle dönmekle kalmadı. Hem Adana hem de Ankara Film Festivali'nde En İyi Film Ödülü kazandı. Filmi bu hafta gösterime girdiği MUBI'de izleme fırsatım oldu.
Filmin kahramanı Eyüp, İzmir'de kendi işini yapma denemesinde başarısız olunca, memleketi Siverek'e dönüp, mevsimlik işçi olarak çalışmaya başlıyor. Film, uçsuz bucaksız domates tarlalarıyla açılıyor. Domatesler, kasalarla getirilip, alana boşaltılıyor. Tek tek kesilip, tuzlanıyor, kurumaya bırakılıyor. İşçiyle işveren arasında köprü olan dayıbaşı Hemme, işin her kademesinde işçileri denetliyor. "Patrondan daha patron" kalıbının tarımdaki karşılığı. İşverenin yanında, işçinin derdinden anlamayan bir kibir abidesi.
Güneşin altında, ağır çalışma koşullarında, yevmiyelerini almadan çalışan işçiler arasında, Hemme'ye kafa tutan bir kişi var: Eyüp. Diğerleri, belki yevmiyeler hep geç yattığından belki de problem çıkarırlarsa yevmiyeyi hiç alamayacaklarından sabırla işlerine devam ediyor. Eyüp öyle değil. Sürekli Hemme'nin peşinde. Ekmeğinin. Soruyor, sorguluyor. Kafa tutuyor. Her defasında Hemme tarafından tersleniyor. Sürüdeki kara koyun sevilmez malum. Hemme işçilerle selamlaştığı bir gün, Eyüp selamına karşılık vermeyince küplere biniyor. Aralarında çıkan kavga sırasında, hırsını alamayıp bir de Eyüp'ün annesine küfrediyor.
Süregelen haksızlıkların üstüne bu küfürün eklendiği noktada Eyüp'ün intikam yürüyüşü başlıyor. Önce eve koşup, yorgan denklerinin içinden silahı çıkarıyor. Avluda her şeyden habersiz hasta hâlde yatan annesinin önünden rüzgâr gibi geçip yola koyuluyor. En fazla iki sahne sonra Hemme'yi bulup öldürmesi işten değil. Ama öyle olmuyor. Film boyunca sürüyor bu yürüyüş. Absürd kesintilere uğrayarak, dramın içinden kendiliğinden doğan mizahı yanına katarak.
Sürekli tekleyen motorunun müdahalesiyle kesiliyor hızı önce. Sonra onu sohbete çağıran köylülerle oturup çay içmek zorunda kalışıyla. Derken bir kayalıkta yine bir köylüye rastlıyor. Onu yolundan alıkoyup rüyalarını anlatan. Tam yeniden hızını almış yola devam ederken, karpuzuyla yaşlı bir köylü çıkıyor karşısına. Onu, karpuzuyla beraber evine bırakma yürüyüşüne dönüşüyor intikam yürüyüşü. "Daha karpuz kesecektik" hikâyesine varıyor. Yaşlı amcanın ısrarıyla o karpuzu yemeden kıpırdayamıyor yerinden. Oradan da kurtulmuş yürüyüşüne yeniden başlamışken kırtasiyeci çıkıyor karşısına. Onu dükkâna sokup apar topar, namaz kılmaya gidiyor. Hemen ardından içeri ilkokul arkadaşı kızıyla birlikte giriyor. Bu defa onunla uzun bir sohbete koyuluyor Eyüp. Dükkândan çıktığında, dayı oğluna rastlıyor. Onun arabasına biniyor. Derken rota değişmek zorunda kalınca inip daha da uzamış yola devam ediyor. Sürekli hedefinden uzak düşüyor Eyüp.