Elektrik süpürgesini hatırlayarak uyanmak

Şu kavurucu sıcaklarda, buz gibi bir sinema salonunda iyi film izlemek neredeyse imkânsız. Etraf, korku ve cin filmlerinden geçilmiyor. Neyse ki zaman zaman vizyona biraz hareket katmak, korkmadan film izlemek isteyenlerin gönlünü almak için iyi filmlere de yer veriliyor. İyi ve eski(meyen) filmler. Bunlardan biri de 18 Temmuz'da vizyona giren "Eternal Sunshine of the Spotless Mind / Sil Baştan". Michel Gondry'nin yönettiği, senaryosunu Charlie Kaufman'la birlikte yazdığı.

Film 20 yılı devirdi. Hazır yeniden vizyondayken bir kere daha izleyip filmin üzerimdeki etkilerini karşılaştırmak istedim. Film, bildiğiniz üzere, Joel'ın iki yıl boyunca beraber olduğu eski sevgilisi Clementine'ın bir teknolojik deneye katılarak, ilişkilerini tamamen hafızasından sildirdiğini öğrenmesiyle başlıyor. Bu duruma çok içerliyor hatta sinirleniyor. "Sen beni sildiysen, ben seni daha fazla silerim" hesabı, aynı uygulamayı yaptırıyor. Biz film boyunca Joel'ın hafızasındaki Clementine'lı anlar silinirken, ikilinin yaşadığı ilişkiye tanıklık ediyoruz. Joel da silme işlemi sırasında bizimle birlikte ilişkisini acı ve tatlı anlarıyla gözden geçiriyor.

Filmi ilk kez izlediğimde, 30'lu yaşlarımın başında büyük bir aşk ve onun kendinden büyük acısıyla sınandığım, evlerden ırak bir ilişkiden çıkmıştım. Acısı tazeydi. Kafada ve kalpte henüz bitmemiş. Bir gün benimle benzer durumda olan bir arkadaşım, "Sabahları onu düşünerek değil, ne bileyim mesela elektrik süpürgesini hatırlayarak uyanmak istiyorum" dedi. Aynı fikirdeydim. Sabah geniş gövdeli, uzun kablolu, çok ses çıkaran bir elektrik süpürgesini düşünerek uyanma isteği. Ya da belki çaresizliği. Bunun içinde yaşanmış ve yaşanmakta olan anların verdiği acıdan kurtulma amacı var elbet. Ne yazık ki uzun zaman bir defa bile elektrik süpürgesinin güzel hayaliyle başlayamadım güne. Sonuç hep aynıydı. "Nerde bende o yürek, yardan cayacak" diyen Sezen Aksu'nun sesine sığınıp hayatını kendi ellerinle telef etmenin büyük kırgınlığı. İşte tam da o dönemlere rastlar "Eternal Sunshine of the Spotless Mind / Sil Baştan"ı izlemem. Acı veren ilişki hatıralarını silme fikrini dâhiyane bulmuştum. Kimbilir belki bir bilimkurgu fantezisi olarak kalmaz, günün birinde gerçekliğe transfer olurdu. Bir an bile beklemeyecektim, hemen gidip lekesiz bir zihnin ebedi gün ışığına sahip olacaktım. Fiyatı ne olursa olsun. Gerekirse kredi çekerdim bankadan. Elektrik süpürgesine filan ihtiyaç kalmazdı artık.

Bu hafta, 30'ları çoktan geride bırakmış birkaç günlük bir 54 yaş kadını olarak izledim filmi. O aşka baktım şöyle bir. Bugün olsa, lekesiz bir zihnin gün ışığını satın alır mıydım Tüm o acı veren anıları sildirir miydim Net, kararlı, bembeyaz puntolu bir HAYIR sesi yükseldi içimden, artık yardan cayacak kadar yürek sahibi bir kadın olarak. (Elbette bunda da Sezen Aksu şarkılarının katkısı büyüktür.) Ha, bugünkü aklımla yeniden aynı aşka düşmek, aynı şeyleri yaşamak ister miydim ASLA. Ne kendime ne ona bunun iznini verirdim. Ama yaşanmışa sahip çıkarım. Bir tek anı bile sildirmem.