Bodrum'un ilk aşkı

Cevat Şakir Kabaağaçlı namıdiğer Halikarnas Balıkçısı "Mavi Sürgün" adlı kitabında şöyle der: "Hayat, bir yerde değil insanda olur. Yaşamak, gönlü de dünyayı da aşar taşarcasına hayatla doldurmak demektir." Tam da böyle yaşadı. Hem gönlünü hem dünyayı aşar taşarcasına hayatla doldurdu. Peki bunu nasıl yaptı Soruya verilen en yeni cevap, Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında prömiyerini yapan "Filos"ta çıktı karşımıza. Nurdan ve Orhan Tekeoğlu'nun belgeselinde.

Filos, Yunanca kökenli bir kelime. "Dost, arkadaş" anlamında da kullanılıyor, "sevgili, sevilen" anlamlarına da geliyor. Gerçekten de Halikarnas Balıkçısı'nı en iyi tarifleyen kelimelerden biri filos. Çevresindeki insanlarla dost olmuş, Bodrum'un ilk aşkı, sevgilisi, halkın sevileni. Tekeoğlu çifti Balıkçı'nın sürgün hikâyesinden yola çıkarak onun Bodrum hafızasının kapılarını açıyor bize. Belgeselde canlandırmalara Selahattin Paşalı hayat veriyor.

Suda kâğıttan kayık yüzdüren bir çocuk sahnesiyle başlıyor "Filos". Az sonra kayığını ezen bir erkek ayakkabısı beliriyor. Hınçla üzerine bastığı kayıktan bir kâğıt ve kalem kalıyor geriye. Çocuğun Cevat Şakir, ayakkabının sahibinin babası Şakir Paşa olduğunu anlıyoruz az sonra. Sevginin büyük bir sevgisizliğin içinden Halikarnas Balıkçısı'nın inancı ve dirayetiyle çıkıp tüm yaşamını kapladığını.

Üç yıl süreyle Bodrum'a kalebent olarak sürülüyor Halikarnas Balıkçısı. Üç aya yakın süren yolculuğunun sonunda geliyor kaleye. Selahattin Paşalı, sırtında denkleri beyazlar içinde Bodrum yolunda. Yüzündeki derin hüzün, Balıkçı'nın Bodrum'a hangi duygularla adım attığını hissettiriyor. Sahilde ev tutarak başlıyor sürgününe. Torunu kendisiyle yapılan söyleşide dedesinin o evde bambaşka bir insan olarak doğduğunu söylüyor. Cevat Şakir'i geride bırakıp Halikarnas Balıkçısı olarak.

Paşa çocuğu gibi değil, sürgüne gönderilmiş yaralı bir insan olarak halka karışıyor Halikarnas Balıkçısı. Yöre insanını seviyor. Yaşadığı debdebeli hayatın gösterişli aktörleri gibi olmayan dupduru insanları. Onlar da Balıkçı'yı seviyor. Birbirlerine kenetleniyorlar. Üç yıl için gelip cezası bittikten sonra Bodrum'a yerleşerek orada 25 yıl kalan, kâğıttan kayığı ezilmiş çocukla.

Belgeselde torunları, yazarlar, gazeteciler ve Bodrum halkı bildiği tanıdığı Halikarnas Balıkçısı'nı anlatıyor. Sohbetinin derinliğine ve güzelliğine vurgu yapıyorlar. Kocaman kahkahasına, gür sesine. Gittiği her yeri nasıl güzelleştirdiğine. Evine bitişik kahvede görüyoruz Selahattin Paşalı'yı. Halkla iç içe geçmiş Balıkçı'yı onlarla sohbet ederken canlandırıyor. Bodrum'a girerken yüzünde taşıdığı keder yerini huzura bırakmış, gülümsemesi ele veriyor mutluluğunu. Meşhur "Merhaba"sıyla selamlıyor herkesi. Seviyor ve seviliyor.

Bodrum mavisine hayran kalmakla birlikte, yeşilin olmayışından şikâyet ediyor Halikarnas Balıkçısı. Şikâyetle kalmıyor, harekete geçiyor. Dünyanın çeşitli ülkelerindeki uzmanlarla yazışıyor. İklime uygun tohumları istiyor. Mektupla geliyor tohumlar. Bodrum'un meşhur Bella Sombra fidanlarını Brezilya'dan getirtiyor. Parası oldukça sipariş ettiği tohumları bahçesine ekip fidan hâline getirdikten sonra Bodrum'un içine dikiyor. Palmiyeler geliyor peşi sıra. İlk greyfurt ağacı onun sayesinde Bodrumlu oluyor. Ekip diktikçe iyileştiğini söylüyor Halikarnas Balıkçısı.

Narenciye yetiştiriciliği üzerine 300 sayfa kitap yazıyor, bu kitap Bodrum'da elden ele dolaşıyor. Mandalinalar, portakallar sarıyor Bodrum'u. Paşalı'yı Cevat Şakir'in kendiyle özdeşleşen sabırlık bitkisine sarılırken görüyoruz. İtalya'dan mimoza ağaçları.. Yine tohum. Fidan. Sadece Bodrum'da değil, İzmir Kültür Park'ta 35-40 çeşit bitki yetiştiriyor Halikarnas Balıkçısı.