Aşk ve deniz

Bir aşk kitabı okudum. Esas kızın 'deniz' olduğu. Esas çocuk onu çok sevmiş. Sadece pırıltılı pullarıyla salınan 'deniz kızı' formuyla, karıncanın su içtiği sakinliğiyle değil. Fırtınalı kızgınlıklarıyla, şimşek çaktığı öfkesiyle, sağanak gözyaşları, depresif dalgalarıyla. Diyor ki esas çocuk: "Denizin tuzunu dalgaların tepesinde tadan, rüzgârın şarkısıyla hayalleri çoğalan, tüm denizcilerin ruhunda biraz Odysseus biraz daSinbadvardır. Sıcak evinizin korunaklı atmosferinden çıkıp da o sonsuz maviliğin içinde bir ceviz kabuğu kadar kalmış teknenizle bu gezegenin denizlerinde bir kez seyir yaptığınızda, artık hastalık ruhunuza bulaşmış demektir, iflah olmazsınız. Deniz bir tutkudur". Aşk hastalığı, sözünü ettiği. Kaldı mı böyle aşıklar demeyin. Var ve kitabını yazdı. "Başucumda Deniz" adlı kitabı Literatür Yayınları'ndan çıkan TalatKırış'tansöz ediyorum. Önce 40 yılı aşan hekimlik hayatını anlattığı "Beyne Giden Yol: Bir Beyin Cerrahının Anıları" yayımlandı Doğan Kitap'tan. Ardından yine aynı yayınevinden öykülerini bir araya getirdiği "Uzak Deniz KüçükYağmur"…Bu defa deniz yazılarını buluşturuyor bizimle. 15 yıl boyuncaYachtTürkiye dergisi ve T24'te yayımlanan yazılar bunlar. Üç-dört yaşlarında Ataköy Plajı'nda tanışıp âşık olduğu esas kızla olan uzun ilişkisini nasıl özenle ve geliştirerek koruduğuna deniz kokan lezzetli bir Türkçe eşliğinde bu yazılarda tanıklık ediyoruz.

Kitap altı bölümden oluşuyor: "Seyahatler", "Kaşifler ve Denizciler", "Tekneler", "Yarışlar", "Edebiyat ve Deniz", "Doğa ve İnsan". İlk bölüm TalatKırış'ınGüney Amerika'da bulunan dünyanın en ucundaki şehirUshuaia'danAntartika'yayelken açtığı seyahatle başlıyor.SpritofSyndeyteknesinde bir ranzanın üst katında kalıyor. Üç saat nöbet, altı saat dinlenme. Saatlerce kar yağışı altında deniz aslanları kolonisini izleme keyfi yaşarken bir gün, bir başka gün buzdağı çarpan teknede büyük bir mücadele veriyor. Bir başka seyahatte hayatında ilk kez okyanusa açıldığını yazıyor seyir defterine. Sonraki seyahatlerdeHawai'deSeaTigerbatığına dalıyor, beyaz uçlu resif köpekbalıklarının evine.AdrasanKoyu'nda dalgalar üstüne patlıyor, rüzgârın şiddeti botları ters döndürüyor, endişe diz boyu; bulantı, kusma ve hipotermi cabası… Grönland sularında kürek çekiyor sonra, Kuzey Kutup Dairesi'ni geçiyor. Aşk olmadan olmaz bu işler. Macera sevmeden. Her şey de zor değil teknede. Çok hoş deneyimler var: LucBesson'un"Le GrandBleu/ Derinlik Sarhoşluğu" filminin geçtiğiAmorgosAdası'nda yüzmek, teknede kitap okumak, duraklarda birbirinden güzel lokantalarda yemekler yiyip demlenmek, alışveriş yapmak, yeni insanlarla, kültürlerle tanışmak, yunuslara rastlamak, rüyada Attila İlhan'ın "İstanbul Ağrısı" şiirini görmek.

"Kaşifler ve Denizciler" bölümünde SadunBoro'yuanıyor yazar. Deniz yüzeyinden 200 metre, bir başka tanıma göre de 1000 metre aşağıya inenBathynaut'larıntarihini anlatıyor. Hayatında ne zaman sıkılsa, umutsuzluğa kapılsa, kara bulutlar etrafını sarsa tutunduğu ErnestShackleton'unhikâyesini bizimle paylaşıyor. Majestelerinin gemisiBeagle'ıniki kaptanının neden intihar ettiğini sorguluyor. Bir başka hikâyede tüm zamanların en büyük kâşifi General UmbertoNobile'ın"Hayatıma yön verdi" dediği şu sözünü aktarıyor: "Her şeyi belli bir plana, düzene göre yapan insan zafere ulaşır. Bazıları buna şans der. Gerekli tedbirleri almayı ihmal eden için ise bozgun, yenilgi kaçınılmazdır. Bazıları buna kötü şans der".