Sağlıklı hayat prensipleri - 4
İnsan sağlığı günümüzde olduğu kadar yıkıcı bir saldırıyla tarih boyunca karşılaşmamıştır.
Bütün dünya savaşlarında yaşanan insan kayıplarını, son asırda yaşanan gıda kaynaklı hastalıklar sonucu yaşanan kayıplar, kat kat geçmiştir. Doyumsuz hırslar sonucu, dünyadaki gıda miktarını arttırma, dolayısıyla açlık ve sefaleti ortadan kaldırma perdesi altında, son derece toksik maddelerin tarım ve gıda endüstrisi alanında yüksek oranlarda kullanılmaları sonucu, bu maddeler insan sağlığını tahrip eden bir silah haline getirilmiştir. İnsan sağlığına yapılan bu saldırılar, en etkili nükleer silahlardan da yıkıcı olmaktadır. Zira beslenme kaynaklarımızın büyük çoğunluğu, gıda özelliğini kaybetmiş ve toksin deposu haline getirilmiştir.
İnsan sağlığına değer veren ülkelerin ilgiyle sorguladıkları ilk gündem maddelerini oluşturan, kimyasal katkılı gıdalar ve pestisit, herbisit, fungusit gibi tarım zehirlerinin, dikkatli bilimsel ölçüler kontrolünde kullanılmalarıdır. Kontrol edilemeyen kullanma me- totları sonucunda, organizma toksin deposu haline geleceğinden, hastalık saldırılarına uğrayacaktır. Bu konuda yeterli bilgi birikimi ve önleyici yaptırımların olmaması, insan sağlığını olumsuz etkilemektedir
"Biz ne tüketiyoruz, gıda mı zehir mi Tüketici, artan kanser vakalarının temel sebeplerinin başında, tüketilen gıda ürünlerinin kalitesini sorumlu tutuyor. Haksız da değiller. Avrupa Birliği'nin (AB), Gıda ve Yem İçin Hızlı Uyarı Sistemi (RASFF) verileri, Türkiye açısından endişelendiren tabloyu ortaya koyuyor. Bu tablo sadece 2023'e özgü değil maalesef. Meyve ve sebzede pestisit kaynaklı bildirimde, Türkiye dört yıldır hep ilk sırada yer alıyor. Türkiye'de yıllık tarımsal ilaç kullanımı 2013'te 39 bin ton seviyelerindeyken, 2023'te 58 bin tonlara yaklaştı. Zira, Türkiye'de kimyasal ziraî ilaçlar yoğun bir şekilde bilinçsizce, yanlış ve hatalı olarak kullanılıyor. Türkiye'de yılda 60 milyon ton civarında sebze ve meyve üretiliyor. 10'u ihracata gönderiliyor. Geri kalan 90'lık kısmını yani 54 milyon tonunu içeride tüketiyoruz. Dolayısıyla ihracata giden 10'luk kesimde tespit edilen pestisitten ziyade, içerideki 90'lık ürünün kaderi bizi daha çok endişelendirmeli. Zira denetim, yaptırım ve kontrollerin yetersiz olduğunu hepimiz biliyoruz. O yüzden başta Tarım ve Orman Bakanlığı olmak üzere, konunun muhatapları bu işe daha fazla eğilmek ve kamuoyunun kaygılarını gidererek, gıda güvenliğini önceleyecek adımları atmak zorunda. Aksi takdirde kafalardaki soru işareti gitmeyecek: Gıda mı tüketiyoruz yoksa zehir mi" (1)
Küresel ölçekte geniş alanlarda kullanılan pestisitler, aynı oranda yerli tarım alanlarında da, belirlenen sınırlardaki dozlar aşılarak, bol ürün alma hırsıyla, limitlerini üreticilerin belirlediği metotlarla kullanılmaktadır. Çarpıcı bir örnek olarak, bir sohbette ziraat profesörü olan zatın anlattığı: sahada eğitici ve uygulamalı bir ders için, üreticilere pestisitlerin özellikleri ve kullanma şeklini gösteren eğitim bittiğinde, oradan ayrılırken üreticilerin arkamızdan şu konuşmalarını üzülerek duyduk: "Bunlar da bir şey bilmiyor!" diyen yerel bilgiçlerimiz deneyimlerini konuş- turuyorlardı.