Reyhanlı'nın Reyhan'ı (6)
Davasına canından fazla bağlı sadık, hâlis ve muhlis Nur-u Kur'an hizmetkârı, Reyhanlı'nın reyhanı Nurettin Tokdemir ağabeyimizin aramızdan ayrılışının hasretli bir yıl dönümünü daha idrak ediyoruz.
Risale-i Nur'ları her plâtformda hatırlatarak, akıcı berrak bir üslûpla anlattığı, o unutulmayan hatıralar, hafızalarda bütün canlılığıyla yaşamaktadır. Nasıl unutulabilir ki, yaşadığı o sıkıntılı hastalıklar döneminde, enerjisinin en düşük olduğu anlarda bile, bütün gayretiyle hiçbir şey yokmuş gibi, hizmetlere koşması, dinamik kalabilen sağlığının son kalıntılarıyla, bizleri de beraberinde hizmetlere koştururdu. Vücudunun çok yerlerindeki yaygın ödemler, pantolon ve ayakkabı giymesini zorlarken, Meşrutiyet caddesindeki Yeni Asya bürosuna, Maltepe dershanesine ve davet edildiği derslere gitmeyi soğuk-sıcak, yaz-kış demeden son zamanlara kadar, aksatmadan sürdürme gayretini gösterebildi. Bu halinden hiç şikayet ettiğini duymadığım gibi, hep "Şükür, şükür kardeşim" diyerek, şükür ve sabır dersi de veriyordu. Ders yapmaya başladığında ise, dinçleşiyor ve bir hastalık belirtisi fark ettirmiyordu. Halbuki yalnız kaldığımızda "Gel soğuk bir limonata içelim" der, içindeki hararetin verdiği sıkıntıdan, getirttiği küçük buz parçalarını şeker gibi yerdi.
Gençlik dönemindeki hizmetlerden söz ederken: "Kardeşim, hizmet heyecanıyla koştururken uzak mesafelere kadar, yaya olarak giderdik. Gençlik enerjisinin hızlı temposunda beslenmemize dikkat edemedik. Çoğu zaman ekmek-zeytin ile açlığımızı bastırırdık." diyerek, o günleri heyecanla ve hüzünlenerek anlatırdı.
Zübeyir ağabeyin hizmet halkasında kenetlenen gençlerden birisi olan Nurettin ağabey, bu hızlı hizmet yarışında koştururken, bir gün hastalandığını şöyle anlatmıştı: "Midemdeki sancıdan sıkıntı çekiyordum. Zübeyir ağabey beni görünce, "Kardeşim Doktor Sadullah ağabeye git. Bana, senden hekimlik istiyorum de." dedi. Zira, Doktor Sadullah ağabey, gelen her hastaya Hastalar Risalesi veriyordu. Ben de bu şekilde söyleyince, beni muayene etti. Midemde ülser olduğunu söyledi. Bana Alujel hapı verdi. İlacı kullandım, bi-iznillah hastalığım geçti. Zübeyir ağabey, bu vesileyle birlikte bulunduğumuz genç kardeşlere de: "Kardeşim, sıhhatinize dikkat edin. Sıhhatinize dikkat etmezseniz, hizmetiniz muvakkat olur demişlerdi." dediği hatırayı anlatmıştı. Çok önemsediğim bu değerli hatırayı 23.5.2015 günü Maltepe dershanesinde, not defterime kendi el yazısı ile yazmasını istediğimde, beni kırmadı ve severek yazdı. O günün hatırası olarak takdim ediyorum.
Kuruluş aşamasında hizmetinin geçtiği ve vefatına kadar da devam eden Yeni Asya sevdası, aralıksız ve ilk günündeki heyecanıyla devam etmiştir. Yeri geldiğinde, her yerde Yeni Asya'nın değerli hizmetlerini anlatması, dinleyenleri heyecanlandırır ve güzel anlatma kabiliyetiyle ikna ederdi. "Bizi basın alanında savunacak, fikirlerimizi anlatabileceğimiz bir günlük gazetemiz bulunmadığından, "Bugün" gazetesinde tiraj garantisi verilerek, sesimizi duyurabilme sıkıntılarını yaşadığımızdan, Yeni Asya'nın yayına başlaması, hizmet şevkimizi zirveye taşımıştı. Allah korusun, bizim bu gazetemiz olmazsa, bu müthiş fikir bombardımanı içerisinde, bu bilişim çağında oluk oluk fikirler geliyor. Kendim için söylüyorum, bende yolumu şaşırabilirim. Zübeyir ağabey; "Bu gazete bizim için, GÜNLÜK LAHİKA MEKTUBUDUR" derdi. Gazetemizin kıymetini bilelim, tirajını da, imajını da göklere çıkarmak için üstümüze düşen vazifeyi yapalım." diyerek, bu konuda fikir ve düşüncelerin aynı safta yer almasına, aralıksız gayret ederdi. (HÂŞİYE: Günümüzün ekonomik şartlarında bir küçük demet maydanozun 10, bir simidin 15 lira olduğu gerçeğinden bakıldığında, bir Yeni Asya Gazetesinin 9 lira olması, Risale-i Nur'lara hizmet kolaylığının bir kere daha düşünülmesi yerinde olacaktır.)