Hastalıkların kaynağı: Gizli açlık -2

Toplumun bütün yönleriyle gelişmesi, sağlıklı ve dengeli beslenmenin önemi anlaşılmadan gerçekleşemeyeceği bilimsel bir gerçektir.

Gelişmiş bütün ülkeler, gizli açlık çıkmazından kurtulabildikleri ölçüde insanların potansiyel güçlerini arttırarak ekonomi, bilim ve teknoloji alanlarında yükselişe geçebilmişlerdir. Zira zamanımızın en etkili silahı, güçlü zihinsel fonksiyonlarla hareket edebilen bir insan ve onun temel yakıtı olan sağlıklı besinlerdir. Besin ve beslenme sorunları ihmal edildiğinde bilim, teknoloji ve huzurlu yaşam alanındaki yarışın kaybedileceği de, unutulmamalıdır. Ne yediğini bilmeyen, gizli açlığın çıkmazına girmiş topluluklar, her zaman geri planda yer alacaklardır. Değerli bir otomobile, kalitesiz bir yakıt konmayacağı gibi, ilâhî bir sanat harikası olan insan organizmasının da, sağlıklı gıda yakıtlarıyla desteklenmesi ihmal edilemez.

Beslenme bilinci yeterince gelişmeyen toplumlarda, yaşanan gizli açlık problemi sağlık, entelektüel güç ve hastalıklara karşı büyük direnç kayıplarına neden olmaktadır. Zira, besin değeri bulunmayan bu sanayi ürünleriyle beslenenlerin, zaman içinde sağlıklarının düzeltilemeyecek derecede bozulduğu, toplumun ekonomik, sosyal ve kültürel göstergelerinin gerilediği gerçekleri yaşanmaktadır. İnsanların büyük çoğunluğu, kaliteli hayat standartlarıyla tanışamadan, bozulan bağışıklık sistemlerinin yetersiz fonksiyonlarıyla, kronik hastalıkların, artarak yoğunlaşan etkileri altında ezilmektedirler. Kimyasal emülgatörlerle işlenmiş, GDO müdahalesi ile yaradılış kodları tahribata uğratılan ve organizmanın tanımadığı bu yabancı maddeler, hücreleri besleyememektedir. Bundan dolayıdır ki, organizmanın karşılanamayan ihtiyaçları, sağlıkta olduğu kadar, sosyal ve ekonomik yaraların da kaynağını oluşturmaktadır.

İnsan gücünün kaynağı, besin maddelerinin sağlıklı ve fıtrî olmaları ilâhî prensibine dayandırılmıştır. Bu kurallar dikkate alınmadığında, sağlık nimeti yıkıma uğrayacağından, verimli işgücü ve yüksek üretim kapasitesine ulaşmaları beklenemez. Fiziksel ve mental yönleriyle, güçlü bir toplumun gelişmesi, sağlık ve yeterli seviyedeki gıdalarla sağlanabilir. Bunu sağlayamayan mikro veya makro seviyedeki bütün organizasyonlar, büyüklükleri oranında zararlı sonuçlarla karşılaşmaları, kendi tercihleriyle hazırladıkları kaderleri olacaktır. Beslenme, sadece açlığı giderme ve karın doyurma gibi bir anlayışla değerlendirilerek arka plâna ötelendiğinde, sağlıklı ve dengeli bir beslenmeden söz edilemeyeceği gibi, beslenme kalitesi bozuldukça, sağlıklı ve mutlu hayat şartları da, son derece güçleşecektir. Bundan dolayıdır ki, sağlıklı ve dengeli beslenme problemini çözebilen toplumlar, gelişerek kaliteli hayat standartlarına ulaşabilmektedirler. YALANCI TOKLUK da diyebileceğimiz, gizli açlık girdabında yorulan nesiller, verimli bir hayat standardını ıskalayacakları gibi, sağlıkları da, kronik hastalıklarla, erazyona uğrayarak yıpranacaktır.