Yar yine yakmış mektubun ucunu

14 Mart Tıp Bayramı öncesi binlerce sağlık çalışanı ve hekime, el yazısı hissiyatı verilmiş bir sayısal mektup geldi. Şahsım da (yok, o ben oluyorum!) dahil olmak üzere iletiyi tıklayıp okuduk Mektup gizli bir hayrandan değildi. Vakıa, kimden olduğunu bilmesek bile aşina olunan uslüpten çıkartırdık. Yazıda yer alan dilbilgisi ve işaretleme hataları, uzayan cümlelerdeki, ilgisiz kelimelerle bozulan anlatım bize ipucu veriyordu. Mektup, son iki yıl boyunca vatandaşın kafasını allak bullak eden aforizmalarla dolu, mendil üstü çalakalem yazılmış tvitlerden daha uzuncaydı. Ayrıca muhatapta kısıtlamaya gidilmiş, hekim olan meslektaşlarla sınırlı kalınmıştı.Mektubu içtenlikli bulanlar oldu. Çoğunluk ise, bir iletişim biçimi olarak tebliğ geleneğini sürdürenlerin böyle bir yöntemi olduğunu biliyordu. Toplum üstünden açıkça yazışan, daha doğrusu düşünceleri aktardığını gösteren tek yönlü bir iletişimdi bu.Aslında bir çok yönden sorgulanmayı gerektiriyordu: Mektubun asıl sahibi kimdi Neden ilk kez böylesi bir uygulamaya gidilmişti Her sözü ve davranışıyla hekimi düşman bellemiş bir anlayışın uzlaşı arayışı mıydı Yoksa hekimleri bu yolla bölmeyi mi amaçlamıştı Mülk alanı bellediği mahallede halkın değerli bulduğu her şeyi kontrol etme derdinde olan mı yazdırmıştı mektubu Yoksa inisiyatif alıp onun adına harekete geçenler mi mahalleyi terk etmeye hazırlananları ikna edecektiMahalle raconuna uygun olmayan ve büyük tepki alan, "giderse gitsinler" sözünün toparlanması mıydı bu mektupUcunun yakılıp yakılmadığını bilemem ama anti virüs taraması yapmadan okunmayacağı aşikar mektup bence bir grev kırıcılığı metniydi. Halkla doğrudan ilişki kurabildiği, onların acılarına derman olduğu için halktan saygı ve sevgi gören hekimliğin direnişinin, ancak böyle bir "son çağrı" yöntemiyle