Bak, bi tanesi

Biliyorum, daha ilk buluşmamızda "Bir tanem, canım, hayatım" sözlerini sana yöneltirsem gözlerini patlatarak, "Ne münasebetle!" deyip bana kızacaksın. Olsun, ben yine de affına sığınarak böyle başlıyorum. Bak canımın içi; yoksulluk var ya, cami önünde mendil açmak filan değildir. Yoksulluk, insanca bir yaşam için standart kabul edilmiş harcama gücüne erişememek demektir. Yoksunluk yoksulluğun amca oğlu olur. O da, daha önce kolayca ulaşabildiğin ve yaşamının vaz geçilmezi sandığın tüketim alışkanlıklarına artık ulaşamıyor olmandır. Biliyorum, insan yoksullaşmayı sindiremez, arına sığınır. Yeni kuşaklar bu deyimi bilmez; arına sığınmak utanmak demektir. Yoksulluğundan utanır. Onu en başta kendisine itiraf etmekten çekinir. Zamanla bunu kabullense bile, geçindirmek zorunda olduğu bir ailesi varsa, bunu onlara yansıtacak olmanın vicdan azabıyla kahrolur. Tam bu anda birileri kurtarıcı olarak ortaya çıkar. Sözüm ona, kaybedilen koşulları geri verecektir. Korkulur bunlardan; uyuşturucuya alıştırır gibi gıdım gıdım, ancak hayatta kalacak şekilde yardım gelir. Bu bir muhtaçlık ilişkisi başlangıcıdır. Yoksuldan rıza üretmeye dönük bir oyundur ve mutlaka karşılığında bir diyet istenmektedir. Nuru hayatım, varlık nedenim; eğer zaten rakamlarla başın beladaysa yani bin, milyon ve milyarın gerçek değerlerine vakıf değilsen yoksulluğunu hiç fark edemezsin. Böylece eleştiremez, yakınamaz hale gelirsin. Kendi, binlerden oluşan gelirini sana yıllar içinde öğretildiği gibi milyar ile telaffuz edersen, milyarlık hırsızlık sana hiçbir şey ifade etmez. Senden çalınanların boyutunu anlayamazsın. Dahası sistem öyle çalışır ki, senden çalınanlarla