Farkında olmak da erdemdir!

Bir çıyanı kınayamam. Doğada yeri olduğuna göre değeri de vardır.

Peki, aklı olan bir canlıyı neden kınarız, eleştiririz, örseleriz kimi zaman

Elbette bizi tepkisiz bırakmayan yaptığı eylemin verdiği zararlar, açtığı yaralar, getirdiği yıkımlardır...

Şu da var ki çağımız soysuzluğun önünü ha bire açıyor. Küresel kapitalizm, hayatı yağmaladığı kadar, insan ruhunun kamaşmasına da yol açıyor. Yıkıcılığın kökenleri burada aranmalı aslında.

Kapitalizm, kendisiyle çok da eskilerde tanışmamış olsak da ülkemizde ne idüğü belirsiz "yeni insan" prototipini yaratmayı başardı ve bu tip, her gün her yerde, her olay ve durumda karşımıza çıkabiliyor.

Bu yeni insan tipinin en sıradan örnekleri, değer yaratmak bir yana, tersine her şeyi değersizleştirerek bir hamamböceği gibi yaşıyor ve yalnızca kendilerinin çıkarına olacak şeylerin peşine düşüyorlar. Sayelerinde "voleyi vurmak" veya "para her kapıyı açar" gibi ifadeler, sıkça karşılaştığımız durumlar karşısında en çok duyduğumuz sözler oluyor.

Oysa çürüme her yanda. Değer yitimi, yozlaşma, ikiyüzlülük, aldatma, yalan, muhteris bir gözün hem canı hem de sancısı.

Emek nedir bilmezler ve üretmenin nasıl bir değer olduğunun çok uzağındalar. Bilgi, beceri ediniminde yoklar, ancak gösteriş budalalığında hemen oradalar.

Ortak yaşama kültürü nedir, insana saygı neden gereklidir, hayatın sürekliliği nerededir bilemezler. Tükettikçe var olduklarına inanırlar. Ve büyük bir hızla yalnızca üretilen ya da popüler olanı değil, etrafındaki insanları da tüketirler.

Oysa farkında olmak da bir erdemdir. Dönüp bakmak "Ne yaptım, ne yapıyorum" demek de.

IKIŞSIZ YOL

Toplumu sinsi sinsi yozlaştıran çürümenin eser sahiplerine sesleniyorum:

Bir korosunuz siz. İki sesli, iki tınılı, iki benli.

Yalansınız siz. ıkışsız yol işaretleri gibi. Dönülmez, bakılmaz, geçilmez.

Bir zamanlar yol işaretlerinizde, "Her şey mubah" yazıyordu. Her şeye geçit veriyordu ruhunuz, aklınız.

İnsan emeğini hiçe saydığınızın farkında bile değildiniz. Sonradan görmelik bir yakan toptu. Yalansa lavlardan kalan kül. Hepiniz durdunuz burada.

Kimin bu ülke, demediniz hiç!

Kimin bu yer, bakmadınız hiç!

Kimin bu konuştuğumuz dil, bilmediniz hiç!

Kimin bu yalan, görmediniz hiç!

Bir çakaldınız belki, yolsuz, izsiz...

Belki de ifrittiniz eski masallardan çıkıp gelen.

Ama ben, yalanlarınıza bakarak sizi açgözlüler safında görüyorum daha çok.

Sabahımızı çalan, göz nurumuzu tüketen, insan onurunu aşağılayan, ancak tükettikçe var olduğunu sanan bir Hİ'siniz belki de.

Evet, açın Elias Canetti'nin Körleşme'sini okuyun isterseniz.

Söylediklerim ne bir eksik ne de bir fazla.

İnsan soyu eğer ruh/duygu kamaşması yaşıyorsa çakallaşır; ifrit içindeki zehir, muhterislikse ruhundaki kamaşmanın acısıdır.

YÜZÜNÜZ SİZİN OLSUN!

Aynasız kalmak demeli buna, görmeyen, bakmayan, hissetmeyen...Bakışsız yaşamak diğer adı.