Tepkilerimizin dozunu kaçırıyoruz

Gündemimiz ne kadar çabuk değişiyor değil mi Güne hangi haberin yankıları ile başlayacağımızı kestirmemiz mümkün olmuyor Az ötede yaşanan katliamların travmalarını yaşarken burnumuza kokular yayılıyor ve nefret atıkları ile karşılaşıyoruz. Bu topraklarda bir asırdır devam eden faşist saldırının ardı hiç kesilmiyor yobazlar okulda, hastanede, iş ortamında, sokakta hep karşımıza çıkıyor ve şeytanın sözcülüğünü yapmaya devam ediyorlar. Fakat dürüst olmak gerekirse biz de bu zevatları gözümüzde çok fazla büyütüyoruz, tepkilerimizi çok fazla abartıyoruz ve karşıt seslere karşı kronik bir korku geliştiriyoruz. Bir psikolog, bir hukukçu, bir şarkıcı hassas olduğumuz hususlarda yaramıza tuz basmışsa travmalarımız hemen tetikleniyor ve siyasilerden Diyanet camiasına, eğitimcilerden esnafa kadar hemen hepimiz harekete geçiyor ve koro halinde söylenmeye başlıyoruz. Eğer aynı hassasiyeti erdem ve faziletlerin yeşermesi noktasında da göstermiş olsaydık toplum şiddet denizine dönmezdi sanırım. Ancak tepki göstermek emek vermekten daha kolay geliyor ve öfkemizi son şiddet yaşıyor hatta sokaklara taşıyoruz. Elbette hassasiyetlerimize saldıranlar bunun bir sınır ihlali olduğunu bilmeli ve bir bedel ödemelidirler ancak kafamıza takacağımız açlık, yoksulluk, yolsuzluk gibi daha ciddi sorunlarımız varken bir gafilin sarf ettiği hadsiz ifadeleri bu kadar büyütmenin pek bir şey kazandırmayacağını düşünüyorum. Unutmayın tepkilerin abartılı şekilde gösterilmesi bu kişileri daha da güçlendirecek ve nefreti kalıcı hale getirecektir. Düşünün yıllardan beri adını dahi duymadığımız bir şarkıcı imam hatipler üzerinden dindarlara gönderme yapınca hemen gündeme oturdu ve taraftarlardan