Merhamet Hepimize Lazım (2)

İstanbul'da özel bir hastanenin yoğun bakımında yaşanan vahim olay insanlarımızın merhamet ile bağlarını koparıp tehlike saçan varlıklara dönüştüğü gösteriyor. Ve şimdi hepimiz soylu bir geçmişi ve devraldıkları manevi mirası toprağa gömüp üzerine zakkum ağaçları diken bu karanlık yüzlerin tehdidi altındayız. Yüreklerinden kin, nefret ve şiddet sızan bu canilerle aynı yolda yürüyemeyiz, bu mümkün değil Bilindiği üzere medeniyetimizin omurgası adalettir, adalet karıncayı incitmemek için toprağa usulca basmak ve tüm canlıların sahip olduğu hakları titizlikle korumak, sınır ihlalinde bulunmamak, kötü söz söylememek, incitmemektir. Nitekim Hz. Peygamber bu konunun üzerinde titizlikle durmuş ve insanlarla alay etmenin, kusurları açığa çıkarmanın, küçük düşürücü tavırlar sergilemenin, sırrı aşikâr etmenin, kaş göz işareti yaparak imada bulunmanın, arkadan konuşmanın, kalp kırmanın kötülükler hanesinde yer aldığını ifade etmiştir. Tarihimizde bu değerler çocuklara şahsiyet eğitimi ekseninde aktarılmış ve merhamet hayatın tüm alanlarında yeşertilen bir değer olmuştur. Fakat ne yazık ki bugün bırakın İslam'a mesafeli olan bireyleri, dava için bedel ödediklerini iddia eden ağabeylerimiz, ablalarımız dahi kendileri gibi düşünmeyen, kendileri gibi yaşamayan kişilere nefretle yaklaşıyor ve olayı şahsileştirerek küçük düşürücü tavırlar sergilemeye başlıyorlar. Sosyal medyada sergilenen resimlere, paylaşılan mesajlara göz atarsanız bunu rahatlıkla görebilirsiniz. pushfn('ads'); Birkaç ay önce vakti zamanında başörtüsü mücadelesi vermiş, önemli görevlerde bulunmuş ve gençlerle ilgili çalışmalara öncülük etmiş bir ablamızın WhatsApp grubunda paylaştığı fotoğrafa rastlamıştım ki; ablamızın bu tavrı savunduğu değerlerle eylemleri arasındaki çelişkiyi ortaya koyuyordu. Ablamız bir siyasi parti liderinin başına peruk geçirilmiş vaziyetteki fotoğrafını paylaşıp altına kendisinden hiç beklemediğimiz ifadeler eklemişti. Arayıp bu tavrının Peygamberimizin metoduyla uyuşmadığını ifade ettiğimde ise onlar bizim inancımızla çok uğraştılar bu paylaşımım, yaptıklarının yanında çok hafif kalır deyip geçiştirmişti. Ablamızın bu tavrı davaya olan bağlılığından ziyade kendi zaaflarının, yetersizlik duygusunun ve bastırılmış öfkesinin bir sonucuydu kuşkusuz ancak bunu ona izah etmek mümkün değildi. Bizimle aynı davayı, aynı görüşü, aynı ideali paylaşmayan bireylerle ilişkilerimizde