Mahremiyetin Kaleleri Nasıl Yıkıldı

Teknoloji çağında yaşıyoruz ve insan elinin yerini alan araçlar hayatın hemen her alanında aktif olarak kullanılıyor. İnsan sadece elini değil, aklını ve iradesini de bu araçlara teslim etti ve tercih hakkını, etkinliğini, gücünü yavaş yavaş kaybetmeye başladı. Teknolojinin kitleler üzerindeki etkisini hissettiren sosyal medya aygıtları ise bireylerin ilgilerini celp ederek onları kendine bağımlı hale getirdi. Görünürlüğü her şeyin önünde tutan bireyler sığ bir bakış açısına sahip oldular ve perdenin arkasında çevrilen dolapları, yaşanan vahameti göremez hale geldiler, körleştiler. Günümüzde sosyal medya araçları küresel kapitalist güçlerin kitlelere uzanan sağ kolu haline geldi. Hâkim sistem artık yıkım ve tahribatları masa başından sürdürüyor ve bireylerin kendilik algılarını, aile yapılarını, mahremiyet değerlerini teknolojinin gücünü kullanarak yıkıyor, zihinleri istediği şekilde dönüştürüyor. Birey ve toplumların dönüşümünün temel başlatıcı olarak tanımlanan teknoloji determinizmi bu zihniyetlerin emellerine alet edildi ve mahremiyet alanımızdan sosyal hayatımıza kadar uzanan sanal bir tehlike ortaya çıktı. İnsanlar mobil iletişim araçları ile günün her saatinde istedikleri paylaşımları yaparak mahremiyetin duvarlarını yıktılar ve görünürlüklerini öne çıkararak kendilerine bir yer edinmeye çalıştılar. pushfn('ads'); Geleneksel kültürün baskın olduğu dönemlerde insanlar mahrem alanın gizliliğini çocuklara erken yaşlarda öğretir ve hassasiyetlerin korunmasına özen gösterirlerdi. Zira İslam kültüründe mahremiyet özel hayatın perdesi, bireyin özgürlük alanı olarak görülmüş ve bu alanın tahrifatının hayatın tüm alanlarına etki edeceği vurgulanmıştır. Nitekim insanın hayatını dengede tutan mahremiyetin tarihi insanın dünyaya gelişiyle başlamıştır ve ağır sarsıntılar geçirse de özenle korunmuştur. Mahrem kabul edilen hususların görüntülenmesi ve dillendirilmesi sınırlandırılmış ve bu sınırlar asırlar boyunca muhafaza edilmiştir. Bugün iletişim teknolojisinde yaşanan gelişmeler, bireylerin yaşam tarzlarını, tüketim alışkanlıklarını, iletişim biçimlerini ve mahremiyet algılarını doğrudan etkiledi ve hesapta olmayan sorunların ortaya çıkmasına neden oldu. Kendilerini tüketen nesneler olarak algılayan kişilerin değer anlayışı değişti ve insanlar mahremiyeti koruyan bütün perdeleri yırtarak görünürlüğü aşikâr etmeye