HZ. Hüseyin'in kutlu yolculuğu - 1 -

Davanın yükünü yol arkadaşlarıyla birlikte omuzlayan Hz. Hüseyin, yolun sonundaki tehlikeyi görebiliyordu ama yine de dönmedi, dönemezdi. Zira İslam'ın değerleri çağın zorbaları tarafından ayaklar altına alınmış ve yürekleri yanan insanlar tehdit ve baskı ile susturulmuştu. Adaletin kaleleri katillerin elleriyle yıkılmış ve kutsallarımız ceberutların çıkarlarına alet edilmişti. Bunca kokuşmuşluğa sessiz kalabilir miydi Hz. Hüseyin Bu kokuşmuş hayatın İslam'la ilişkilendirilmesine göz yumabilir miydi Yaşamak elbette her insanın en temel hakkıydı ama onurlu bir insan korumakla yükümlü olduğu değerlerine saldırı yapıldığında tıpkı Hz. Hüseyin gibi ölümü göze alıp yola çıkabilmeliydi. Hz. Hüseyin maddi anlamda hiçbir şeye sahip değildi ama tevhidi sancağı kaldırıp, tavrını, yönünü, kararını ve safını belli etmek istiyordu, bunun için çıkmıştı yola. Peki, Hz. Hüseyin'in bu tavrı bizim için ne ifade ediyor Eğer değerleriniz ayaklar altına alınmış ve adaletin kaleleri yıkılmışsa sahip olduğunuz konforların ne önemi olabilir ki Eğer kutsallarınız zorbaların heveslerine kurban edilmişse sizin sahip olduğunuz imkânların ne önemi olabilir Böyle durumlarda her şeyi bir tarafa bırakıp kıyama, dirilişe kalkmanız gerekmez mi İşte Hz. Hüseyin bunu yaptı ve kulların ilahlığını reddetti ve bütün korkuları öldürdü, bütün tabuları yıktı, özgürlüğün önünü kapatan bütün sisleri dağıttı ve cellâtların önüne kirlenmemiş bir imanla çıktı. Hz. Hüseyin ölümü imanıyla dirilişe dönüştürdü. pushfn('ads'); Diktatörler ve Belamlar hangi çağda olursa olsun hep aynı davranışları sergiler ve halkların, ekmeğini, alın terini, inanç ve değerlerini sömürerek kendilerine zulümden kaleler örerler. Bencilliğin, mal düşkünlüğünün, aç gözlülüğün, yolsuzluğun, ihanetin, ırkçılığın, zorbalığın, despotizmin, sömürünün meşrulaştırıldığı kokuşmuş düzenlerini koruyabilmek için yapmayacakları şey yoktur onların. Nitekim Yezidi düzende zulme karşı çıkanlar ağır baskılarla susturulmuş ve insanlar bu çarpık düzeni kabule zorlanmıştır. Peki,