Bir adım ötemizde

İnsan ölümü kendisine bir türlü yakıştıramıyor ve bu duygudan mümkün olduğunca kaçmaya çalışıyor. Ötekinin ölümünden bahsederken üzerine bir zırh örüyor ve ölüm kendisine hiç uğramayacakmış gibi davranıyor. İnsan başkalarının zayıflığından, ölümlü oluşundan, çaresizliğinden bahsediyor ancak kendisini ayrı bir noktada tutuyor ve korkularının üzerine set çekiyor. Başkalarının ölüm hikâyelerini anlatıyor, ölümlü olan insandır diyor ancak kendisini bu alana dâhil etmiyor, etmek istemiyor. Oysa dünya bir yandan gelenleri karşılarken diğer yandan gidenleri uğurluyor ve yaşlı dünyamızda yas ile sevinç birbirine karışıyor. Ölümü yok sayanlar ise samandan köşklere yaslanmış vaktin hiç geçmeyeceğini, hastalık, yoksulluk, yaşlılık ve ölümün kendilerine hiç uğramayacağını düşünüyor ve kulaklarına çarpan ayak seslerini işitemez hale geliyorlar. pushfn('ads'); Farkına varmak çözümün yarısı demektir. Fakat bunun için sadece zaaflarınızın değil gözünüze ilişen, hayatınıza dokunan her şeyin bir anlam taşıdığını idrak edip hayatı bu minval üzere yaşayabilmelisiniz. Hayatta hiçbir şey boşuna yaratılmamıştır ve her şey ait olduğu yere doğru akıyor Peki, siz ne yapıyorsunuz Varlık âlemi görevlerini ifade ederken siz sırtınızdaki emanetlere sımsıkı tutunmuş bırakmamak için direniyorsunuz. Farkında mısınız Hayatınıza dokunan hiçbir şey size ait değil, ev sahibi değil misafirsiniz Nefes alıp verdiğimiz bedenin, üzerinde hayat bulduğunuz toprağın, havanın ve sahiplendiğiniz mekânların yegâne sahibi Allah'tır siz sadece akıp giden zamanın kucağına fırlatılmış bir emanetçisiniz Farkındasınız değil mi Siz acıyı sırtına almış bir dünyanın yoksul ve yalnız yolcularısınız fakat ölümle hiç tanışmayacakmış gibi bir tavrınız var tuhaf değil mi Vakit ağır ağır ilerlerken siz gözlerinizi kapamış ve toprağa yapışmaktasınız. Oysa baksanız ya yerküre bir dolup bir boşalıyor ve ötekine gelen ölüm senin kıyılarında dolaşıyor. pushfn('ads'); Niçin korkuyorsun Niçin kaçıyorsun Ölüm bir yok oluş değil ki! Ölüm taze bir baharın, duru bir sabahın, yeniden doğuşun adı. Bir vuslat, taze bir müjde, mutlak adaletin göstergesi ve içinde binlerce hikmeti barındıran bir hadise ölüm. Fakat ayaklarınızın altından kayıp giden toprağa o kadar bel bağlamışsınız ki ne sabahın doğuşunu görebiliyor ne de açan baharın farkına varabiliyorsunuz. Bir saman çöpü gibi savrulurken avuçlarınızın içinden akıp giden zamanın farkına varamıyor ve yolunu kaybetmiş bir seyyah gibi boşluğa doğru yürüyorsunuz. Kulaklarınıza çarpan sesler yükselirken siz hayatın gerçeklerinden yavaş yavaş uzaklaşıyorsunuz. Kabul edin kayıplarınız kazancınızı katlıyor ve açılan boşluğu doldurabilmek için nesnelere,