Hayvan sevgisi bu değil, yapmayın!
Hayvan sevgisi konusunda kafamız bir hayli karışık. Kafamızı karıştıran durumlardan biri, cani karakterli insanların, hayvanlara verdiği zarar. Gün geçmiyor ki ya bir kedinin ya bir köpeğin iki ayaklı caniler tarafından işkence görüntülerine tanık olmayalım. Bu görüntüler hepimizi üzüyor. Hayvanlara olmadık işkenceyi yapan iki ayaklılarla aynı varlık kategorisini paylaşıyor olmak kanımızı donduruyor. Fakat bu durum marazi hayvan sevgisi gösterilerini görmemize engel olmamalı.Hayvan severlerin besledikleri hayvanlar için sınırsız özgürlük alanı kullanmaya kalkmaları,bazen hayatımızı bir hayli zorlaştırabiliyor. Mesela boyu neredeyse 1,50 m civarında olan bir köpeği marketin önüne bırakıp, "Hadi oğlum sen burada bekle" diyerek alışveriş yapan kadının "köpek terbiyesi"; marketteki çoluk çocuk bir sürü insanın içerden dışarıya çıkamamasına sebep olduğu gibi, "annesi"nin terbiyesini ihlal etmek isteyen "oğul"un markete şöyle bir dalması ile market küçük bir deprem sarsıntısı geçirebiliyor. Kim suçlu Elbette (!)boyu 1,50 m olan köpekten korkan bizler. Sahibi "Bir şey yapmaz, bir şey yapmaz" dediği halde biz korkmaya devam ettik. Biz, yani 70 yaşlarındaki karı koca, 5 yaşındaki kız çocuğu, kızını nasıl susturacağını bilemeyen anne ve bendeniz.Kafeteryada, restoranda, hastanedeköpek dostlarımızın aşırı yakın iletişimlerine dair tanıklıklarımı yazmakla bitiremem. Ama sahiplerinin "Bir şey yapmaz, aşıları tam" cümleleri ile köpeklerine yer açmaları karşısında yapacak pek bir şey yok. Ki ben böyle bir sahibin köpeğinin "bi şey yapmazlığı" yüzünden evladıma dokuz yaşında göbeğinden kuduz aşısı yaptırmak zorunda kalan bir anne olarak yazıyorum bunları... Üzerinden yıllar geçtiği halde o günleri unutmam mümkün değil.Köpek severlerle bir şekilde anlaşabiliriz, hâlâ umudumu yitirmedim... Lâkin karga severlerle anlaşabilmemiz imkânsız vedurum çok vahim. Evet, yanlış okumadınız, başımıza bir de karga bahsi çıktı. Şehirli insanın hayvan ile iletişimi doğal olmadığı için,hayvanı sevme potansiyeli ile etrafına nasıl zarar verdiğini bir türlü görmek, kabullenmekistemiyor.Biraz sonra anlatacağım olayı ...'nin sosyal tesislerinde yaşadım. Lâtif bir İstanbul gününde kan tahlili için gerekli olan 12 saat açlığın ardından kahvaltı yapmak için kendimi mekâna attım. Aman ne kadar sâkin, ne kadar hoş derken olanlar oldu. Yaşı 50 civarında bir karı koca oturdu masalardan birine. Otursunlar. Oturur oturmaz kargalara ekmek atmaya başladılar. Düşünebiliyor musunuz, şemsiyelerin altında biz vebaşımızın üstünde uçan kargalar. "Hayvan sever karı koca" hayvan severliklerini kem gözlere karşı tescillemiş olmaktan pek mutlu mesut, bizim korkmamızdan olağanüstü zevk alarak lokma lokma ekmek atmaya devam etti.Ne yapacağız Bir "hayvan sever" ile tartışamayacağımızı biliyoruz.Kalktım masadan. Oysa en az iki saat daha oturmaya niyetliydim. Kahvaltı edip çay içip, biraz okuyup... Sonra tekrar çay içip... Dayak mı yedim yemek mi yedim bilemeden acele terk ettim ortamı.Mekânı terk ederken, garsona karga beslemenin çok tehlikeli olduğunu, müşterilerini uyarmaları gerektiğini söyledim. "Uyarıyoruz ama dinleyen kim!" dedi delikanlı.Kargalarla ilgili sahneye bir de serçe bahsi eklendi. Yanlış anlamayın, kuşları çok severim. Vakit bulduğum her an göklere bakarak kuşların kanat çırpışını izlerim. En büyük zevk ânı, kuşların göklerdeki süzülüşünü izlemektir ve her havai fişek ile birlikte kuşların endişesini yüreğimde hissederim ve