Suriyeli Fransa ajanına yapılan ümmet kıyağı

Dünyanın en hızlı bayatlayan şeyi haberdir
Bab-ı alinin son efsanelerinden Orhan Can'ın deyimiyle, bekletir ve yayımında geç kalırsanız elinizdeki bir haber arşive manşet olur.
Geç kalmayıp herkesleri atlatıp okuyucuya servis ettiğiniz bir haberin de bayatlaması çok fazla zaman almaz. Çünkü hayatın kendisi bir haberdir ve başka haberler o haberi dövecektir.
Buraya kadar abes olan bir şey yok. Haberlerin ve haberciliğin bu özelliği gazeteciliğin evrensel işleyiş şeklidir. Ancak öyle haberler vardır ki, yayınlandıktan sonra günler hatta haftalarca sıcak gündem konusu olurlar.
İçerdiği skandal, yansıttığı dehşet ve yaşattığı şok etkisi, bazı haberleri uzun süre gündemin zirvesine oturtur. Haberin hak ettiği doğal değer budur çünkü

Türkiye'nin baş döndüren kaotik bir süreçten geçmesinden midir bilinmez; gündem yaratan ve sıcak kalması gereken haberler kısa sürede unutuluyor.
Başka bir büyük haberin gelip o haberi dövmesinden değil bu.
Sanki toplumsal hafızaya bir reset atılıyor ve o haber hafızlardan kazınırcasına şak diye gündemden düşürüyor. Bir daha ne soran oluyor ne de hatırlatan

Hafıza resetlenmesine son dönemden en güncel örnek, ajan çıkan Suriyelileri verebiliriz. "Ümmet" diye ülkeye doldurulanlar MOSSAD ajanı çıktı malum. Bu satırların yazarı da dahil, sığınmacı ve kaçak sorununa dair uyarı yapan ama "ırkçılık" ile itham edilenlerin haklılığını göstermeye tek başına yetmesi gereken bir olaydı bu

Sonradan öğrendik ki, meğer bir de Fransa ajanı Suriyeli din kardeşimiz varmış.
Hatırlayalım; insan hakları aktivisti pozları vererek sığınmacı hakları adı altında Türkiye'de Türk haklarına saldıran Ahmet Katie'nin Fransız istihbaratına çalıştığı ortaya çıkmış ve tutuklanmıştı.
Özel olarak çalıştığım sığınmacı meselesini ilgilendiren bir konu olduğundan gazetecilik içgüdülerime "gel gel" yapan bir olaydı bu. "Biraz işin arkasını kurcalayayım" dedim.
Karşıma Katie'ye Göç İdaresi tarafından insani ikamet izni verildiği çıktı
İşin boyutu buraya kadar değil. 2013'te Türkiye'ye gelen Katie, şirket kurup yatırımcı olarak da çalışma izni almış. Şirketi başlangıçta küçücük bir ofisten ibaretken sonra giderek işleri büyümüş ve şu an üç ayrı ofisi var.

İşlerinin büyümesinde Türkiye'de iş yapan Arap şirketlerle işbirliğinin önemli rol oynadığı görülüyor

Şimdi gelelim işin püf noktasına.
"Ümmet" denilenler ya MOSSAD ya da Fransız ajanı çıkıyor!
Çıkıyor da, peki bunlar ikamet iznini, çalışma iznini nasıl aldı
Suriyeli ajanlara ikamet, çalışma izni ve vatandaşlık verilebilmesi için Emniyet soruşturmasında sonucun müspet çıkmasında kimler etkili oldu
Mesela Katie'nin bu izinleri almasında vatandaşlık borsasından bazı siyasi figürler etkili oldu mu
Katie'nin işbirliği yaptığı Arap tüccarlar ve Arap şirketleri ile ilişkisi sadece "işler güçler" boyutunda mıydı
Türkiye'nin aleyhine faaliyetlerde de Arap iş ortakları ile "ortalık" yaptı mı

Ben şimdilik şu kadarını söyleyeyim; bütün bu soruların cevaplarına dair çok pis kokular geliyor

Ve siz şunları bilin; Türkiye'de Suriyelilerin kurduğu yüzlerce STK var. Neredeyse hepsi