Uzun yolun kısa notları

Memleket sathında neler yaşandığını bilmek isleyen idarecilerin yapması gereken iş bellidir:Mümkün olsa kıyafet değiştirerek, değilse 'resmi görevle' halkın içine çıkmak, gezmek, sormak ve araştırmakla ancak halkın derdi bilinir, görülür ve istense çare bulunur. Elbette koltukta, masada ve 'makam'da oturmak varken; halkın içine çıkmak, milletten şikâyet dinlemek ve çare bulamamak idarecilerin arzu ettiği bir şey değildir. "Tebdil-i kıyafet"le gezen idareciler ise esas problemleri yerinde görür ve bunlara çare bulabilir. Padişahların kıyafet değiştirerek halkın içine çıktığı ve problemleri yerinde gördüğü ile ilgili onlarca, belki de yüzlerce hadise ve menkıbe anlatılmıştır. İş başındaki idareciler de bunun böyle olması gerektiğini söyler, fakat sıra kendilerine gelince çoğunlukla 'makam'da oturmayı tercih ederler. Çok dafa dile getirildi, bir defa daha tekrarlamakta fayda var: Kaymakamından valisine, müftülerden milli eğitim müdürlerine, orman işletme şeflerinden karakol komutanlarına ya da tarım il müdürlüğü temsilcilerine kadar 'devleti temsil eden' ne kadar görevli varsa belli planlar dahilinde halkın içine karışmalı, köyleri ziyaret etmeli ve vatandaşa kulak verecek programlar düzenlemelidirler. Mesela, bir müftü düşünün ki bir ilçede 3 ya da 5 yıl görev yapmış olsun ve o ilçeye bağlı her hangi bir köy camisine hiç gitmemiş olsun, oradaki camaatle tanışmış olmasın. Böyle bir müftü, ilçede ve şehirde 'ağzıyla kuş tutmuş' olsa başarılı sayılabilir mi Müftüleri özellikle misal olarak verdik, çünkü köyleri ziyaret ve cemaatlerle tanışmak ilk olarak onlara düşer. Ya da müftüler bu buluşma ve kaynaşmalarda öncülük yapabilir ve yapmalıdır. Geçen cumartesi ve pazar günleri (3 ve 4 Eylül 2022) Çayeli Senoz Vadisinden yola çıkarak karayolu ile İstanbul'a geldik ve yollarda karşılaştığımız tablo, idarecilerin halkın içene çıkmadığı ve onları dinlemediği kanaatini hasıl etti. Zaten yaklaşık 3 ay bolunca bulunduğumuz köyümüze ve çevre köylere de bir defa bu anlamda idarecilerin geldiğini görmedik ve duymadık. Köylere gitmeyen, yaylalara çıkmayan idareciler; vatandaşın buralarda çektiği sıkıntıları bilebilir mi Zaten vatandaş da her fırsatta bu durumdan yana şikâyetçi. "Ne gelen var ne giden" deyip duruyor. Karadeniz