Türkiye konuşursa krizler biter

Türkiye konuşunca krizlerin biteceği söyemek büyük çoğunluk itiraz görebilir.Tabii ki bahsedilen konuşma, 'yanlışa vaktin ve zamanında itiraz etmek' olarak anlaşılmalı. Gerek sivil toplum kuruluşlarının temsiliciler ve gerekse hukukçular, işinin ehli uzmanlar gördükleri yanlışlara ilk günden itiraz etmiş ve konuşmuş olsalar işleri bu kadar içinden çıkılmaz hal alır mıydı Haksızlık karşısında susmak 'dilsiz şeytan' olmaya benzetildiği halde, büyük çoğunluğun susmayı tercih etmesi acaba esas kriz değil mi Hakka taraftar olmak, yanlışa itiraz etmek her halde iyi bir eğitimle mümkün olur. Ülkemizde bunca haksızlık yaşandığı halde 'büyük hukukçular'ın dahi susması, her şey yolunda gibi davranması ekonomik krizlerden daha yıkıcı değil mi Türkiye'den binlerce kişiyi temsil ettiğini ilan eden sivil toplum kuruluşları var. Bu kuruluşlar, tensil ettiği insanların hakkını, hukukunu samimi olarak savunsa ve bir yanlışlık olduğunda; hemen, ilk gün itiraz edebilse yanlışların katlanarak devam etmesi mümkün olur muydu Hukukta, eğitimde, ekonomide bunca hata yapılırken işin ehli insanların susması, 'Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın' tavrı sergilemesi işleri içinden çıkılmaz hale soktu. Oysa herkes bilir ki, yanlışlar ve hatalar karşısında susmak çere değildir. Türkiye'nin yapması gereken 'Konuşan Türkiye'yi tesis etmek olmalı. Herkes kendi imkanları ölçüsünde gördüğü yanlışa, israfa, hataya, haksızlığa itiraz etmiş olsa; hatalar ve yanlışlar bu kadar yaygınlaşır mıydı Ekonomi noktasındaki yanlışlara kısmen itiraz edilse de, hak, hukuk ve adalet noktasındaki yanlışlar karşısında daha fazla suskunluk tercih ediliyor. Çünkü ekonomideki hatalı kararlar kişilerin 'cep'lerin doğrudan etkiliyor. Hak, hukuk ve adalet