Söz başka icraat başka

Türkiye'yi idare edenler çok sayıda 'yeni paket' açıklasalar da, bu paketlerin derde deva olmadığı herkesin malumu.En başta Avrupa Birliği'ne uyum için paketler hazırlandı. Kısmen iyileşmeler olsa da neticede bu paketler anlamını kaybetti denilebilir. Sanal alemdeki bilgilere göre 1999 Helsinki Zirvesi'nden sonra, insan haklarına yönelik mevzuatını AB ile uyumlaştırmaya çalışan Türkiye, Ulusal Programlar'da belirtilen taahhütlerin büyük bir kısmını, 06.02.2002 ve 14.07.2004 tarihleri arasında kanun haline getirilen dokuz adet uyum paketi ile yerine getirmiştir. (KAÜ İİBF Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 4, Yıl: 2012) Son yıllardaki uygulamalar, AB uyum paketlerini bir bakıma neticesiz bıraktı. Artık idareciler Türkiye'yi AB'ye yaklaştırmak değil, uzaklaştırmakla övünür hale geldiler. Söz ve icraatın birbirini desteklemediği başka bir nokta da, adalet sisteminde yaşanıyor. Altıncı 'yargı paketi' çıktı, ama bu paketlerin Türkiye'ye iyi işleyen bir adalet sistemi getirdiğini kim söyleyebilir Nitekim, Antalya Milletvekili Hasan Subaşı, "6. Yargı paketi" ile ilgili olarak şöyle konuşmuş: "Belgenin sunumunda ise; hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi, yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı ve şeffaflığın geliştirilmesi, insan kaynaklarının niteliğinin ve niceliğinin artırılması, savunma hakkının etkin kullanımının sağlanması, adalete erişimin kolaylaştırılması gibi amaçlar belirlenmişti; belirlenen amaçlar doğrultusunda 63 hedef konulmuştu. 2019 yılından bugüne 5 yargı paketi geçti ve bu tekliften önce kanunlaşan reform paketleriyle hedeflenen amaç ve faaliyetlerin çoğunun gerçekleştiği ilan edildi. Edildi ama neredeyse torba teklif şeklindeki yargı paketlerinden hiçbirinde yargının temel sorunlarına ilişkin düzenlemeler ve iyileştirmeler yer almadı. Daha doğrusu Demokrasi adına verilen sözlerin hepsi sözde kaldı. İşte bunun adı reform değil bir aldatmacadır." Basına ifade özgürlüğü