Hukuk cinayetleri olmasın

Türkiye tarihi, başka pek çok yanlışın yanında büyük hukuk cinayetlerine de şahit olmuştur. Bunlardan biri de, 14 Mayıs 1950'de "Yeter, söz milletindir!" diyerek Halk Partisi iktidarına son veren Demokrat Parti'ye 10 yıl sonra kurulan tuzaktır.Hatırlanacağı üzere Demokrat Parti 14 Mayıs 1950'de yapılan serbest seçimlerde milletin teveccühünü kazanmış ve 10 yıl boyunca Türkiye'yi 'tek başına iktidar' olarak idare etmiştir. DP demek bir bakıma merhum Adnan Menderes demektir. Menderes, milletin hem reyini hem de duasını almış bir siyasetçidir. Milletin sevgisini kazanan bu siyasetçiyi seçimlerle mağlup edemeyeceğini anlayan komiteler, askeri bir darbeye zemin hazırlamış ve nihayetinde 27 Mayıs 1960 darbesi yapılmıştır. Görünüşe göre Menderes ve arkadaşları 'bağımsız mahkemeler'de yargılanmış, fakat bu mahkemelerin bağımsız olduğuna mahkemeleri kuranlar dahi inanmamıştır. Öyle ki, mahkeme başkanı, yargılama devam ederken "Sizi buraya tıkan kuvvet öyle istiyor" diyerek hukuksuzluğu ilan etmekten çekinmemiştir. DP'nin 14 Mayıs 1950'deki zaferini iyi tahlil etmekte fayda var. "Çok güçlü" görünen ve her türlü maddi imkân sahip 'tek parti' milletin reyleriyle mağlup olmuştur. Burada Menderes ve arkadaşlarının samimi çalışmalarının yanında, haksızlıklar karşısında milletin canından bezdirilmiş olmasının da etkisi vardır. Neticede fiili ve kavli dualarla 'değişmesi mümkün olmaz' denilen bir 'tek parti' milletin helal reyleriyle alaşağı edilmiştir. 14 Mayıs 1950'deki zafer ne kadar dikkat çekiciyse, 27 Mayıs 1960'daki hukuk cinayeti de o kadar dikkat çekicidir. Türkiye'nin bugün çektiği sıkıntıların sebepleri arasında, muhtemelen o gün yapılan yanlışların da bir payı vardır. Halk arasında "Dede erik yemiş, torununun ağzı ekşimiş" diye bir söz vardır.