Göçenler ve kalanlar

Eskiden beri ülkemize göçmenler gelirdi, fakat komşumuz Suriye'de patlak veren 'savaş ve kargaşa' sonrası ortaya çıkan tablo çok farklı.Başlangıçta 100 bin ya da 300 bin kişinin geleceği tahmin edilirken şartlar değişti ve 3 ya da 6 milyon kişi Türkiye'ye gelmek mecburiyetinde kaldı. Suriye'deki savaş sebebiyle ülkemize gelenlerin nasıl isimlendirileceği gibi meseleleri ehil olanlara havale etmek lazım. Fakat bu 'göç' iyi idare edilebilseydi Türkiye için çok daha faydalı olabilirdi. Şunu hemen ifade edelim ki böyle meselelerde toptancılık anlayışıyla hareket etmek insanı yanıltır. Bütün göçmenleri zan altında bırakan anlayış kimseye bir fayda vermez. Göçmen olsun ya da olmasın her insan topluluğu içinde 'iyi'ler ve 'fena'lar vardır ve olur. Mühim olan hadiseye bu pencereden bakabilmektir. Aksini yapıp tamamını suçlamak ya da tamamını savunmak doğru olmaz. Göçmen ya da gurbetçiliğin ne olduğu Türkiye'de yaşayanların bilmemesi mümkün değil. 1960'lardan sonra Almanya'ya işçi olarak gidenlerin orada çektiği sıkıntıları çoğu kişi bilir. Türkiye'nin hemen her köyünden ya mahallesinden Almanya, ya da komşu ülkelere işçi olarak gidenler olmuştur. Dolayısı ile 'işçi'lerimizin gittikleri ülkede ne gibi sıkıntılar çektiklerini dolaylı olarak çoğumuz dinlemiş olabiliriz. Bu sebeple göçerek gelenleri anlayışla karşılamak ve onlara el açmak doğru olandır. Burada en büyük iş, Türkiye'yi idare edenlere düşer. Hadisenin en başından itibaren açıklık, şeffaflık ve 'istişare' ile yol alınmış olsaydı muhtemeldir ki bu günkü tartışmalar yaşanmayabilirdi. Bütün dünyanın gördüğü üzere göçleri en aza indirmek ya da sona erdirmenin yolu dünyadaki bütün ülkelerin demokrasi ve hürriyet sistemiyle idare edilmesini teminden geçer. Bir ülkede doğan ve hür bir şekilde yaşanan insanların büyük riskleri göze alarak başka ülkelere gitmesi çok ihtimal dahilinde