Biraz insaf...

2022'nin ilk günü tahmin edilen, ama bu kadarı da beklenmeyen nispette yüksek zamlarla başladı.Kabul etmek gerekir ki 'zam' bir neticedir. Nasıl ki hastalanan vücudun 'ateş'i yükselir; aynı şekilde sağlam olmayan ekonomide her gün zam yapma ihtiyacı hasıl olur. Dolayısıyla en önce zamları tetikleyen sebepleri ortadan kaldırmaya çalışmak gerekir. Türkiye'yi idare edenlerin 'hal ve gidiş'e doğru teşhis koymadıklarının en büyük delili, zam yapmayı tek çare olarak görmelerinden anlaşılabilir. İç ve dış şartlar zam yapmayı icap ettirebilir. Fakat sağlam işleyen bir hukuk ve adalet sistemi olsa; bu kadar yüksek zamlara gerek duyulmazdı. "Ne alâka" diyenler olabilir, ama işin özü ve esası bu noktada düğümleniyor. İktidarın attığı adımların ve yaptığı tercihlerin Türkiye'nin ekonomisini bozacağı baştan belliydi. Türkiye, AB yolunda değil de meselâ; 'Çin yolunda' ilerlemeyi tercih ettiği sürece de bu zamların ardı ve arkasının kesilmesi mümkün değil. Hak, hukuk, adalet yolundan uzaklaşan bir ülkeye 'yabancı yatırımcı'ların gelmeyeceğini idareciler bilmez mi Devletin yaptığı bütün büyük ihalelerin '5 büyük şirket'e verildiği bir ekonomik yapıya 'yabancı'lar güvenir mi Sade vatandaşın dahi görüp bildiği 'yüksek enflasyon' rakamları çeşitli oyunlarla düşük göstermeye çalışan bir anlayışa 'ince eleyip sık dokuyan' dünyanın itibar etmesi mümkün olur mu Gıda ürünlerine ilâve olarak elektrik başta olmak üzere devletin elinde olan hizmetlere yüzde 50 ile yüzde 130 arasında değişen nispetlerde zam yapmak insaf ile bağdaşır mı Hayalen bir iki ay geriye gidelim ve "Önümüzdeki aylarda zam yağmuru yapılacak" diyenlere Türkiye'yi idare edenlerin verdiği cevapları hatırlayalım... "Hayır, zam yok. İftira atıyorlar. Her şey güllük ve gülistanlık. Dünya sıkıntıda, ama biz çok iyi durumdayız. Enerji krizini vatandaşa yansıtmadık. Enflasyon da düşecek, maaşlar da artacak. Dünya bizi kıskanıyor" anlamına gelecek sözler sarf