Basın kartı ve ilan hakkı

Bir bütün olarak medyanın 'özgür'lüğü eskiden beri tartışma konusudur.İdareciler umumi olarak 'basın' organlarının kendilerini tenkit etmesini istemez. Onlar için 'basın özgürlüğü', iktidarın icraatlarını tenkit noktasında sona erer. İsterler ki hep övsünler, hiç eleştiri yapmasınlar. Çünkü yapılan eleştirilen onların yeniden iktidara gelmesine mani olabilir... Esasında bu meselede de yine dünyadaki iyi örneklerden yola çıkılarak doğru adımlar atmak icap eder. Hür dünya ülkelerinde medya nasıl davranıyorsa, ya da oradaki idarecilerle medyanın irtibatı nasılsa, ülkemizde de benzer uygulamalar olmalı. Neticede idareci ve medya arasındaki 'irtibat' bir günde şekillenmiş değildir. Yapılan yanlışlar zamanla anlaşılmış ve 'ortak doğru'da karar kılınmıştır. Bu bakımdan dünyadaki iyi örnekleri önümüze koymak ve ona göre adımlar atılmasında fayda vardır. Gazetelere 'resmi ilan' vermeye aracılık eden Basın İlan Kurumu, son yıllarda attığı adımlarla bir bakıma kendisini 'mahkeme yerine' koymuş oluyor. Yürürlükteki kurallara aykırı olarak ya da bu kuralları yanlış yorumlayarak bazı gazetelerin 'ilan alma hakkı'nı ortadan kaldırıyor. Sonra da yaptığı bu yanlışı, 'basın özgürlüğü sınırı' ya da 'devletin kararı' gibi ifadelerle perdelemeye çalışıyor. Mesela, "Devletin bütünlüğüne, birliğine halel getirilmemeli" diyerek; ilan hakları kesilen gazetelerin bu birliğe halel getirdiğini ima etmiş oluyor. Bir defa Yeni Asya'ya böyle bir ithamda bulunmak en büyük iftiralardan biri olur. Hak, hukuk, adalet, demokrasi, kardeşlik gibi kavramları tahkim etmek için yıllardan beri ısrarla ve kararlılıkla yayın yapan bir gazeteye böyle bir itham kimsenin hakkı olamaz. Ayrıca, böyle bir kararı mahkemelerden başka birinin vermesi mümkün müdür İlave olarak mahkeme bile böyle yanlış bir karar vermiş olsa, bu karara da itiraz edilir ve karar reddedilir. İnsanları ve yayın kuruluşlarını, yaptıklarının tam