"Dinde zorlama yoktur" ayetinin hatırlattıkları

Başlıkta tırnak içindeki cümle hemen herkesin bildiği bir ayet-i kerimenin mealidir. Bu, İslam'ın bir hükmü olduğuna göre, dinde zorlamanın olmaması ne demektir Bunun için önce ilgili ayeti ve içerdiği kavramları görüp sonra bunun ne anlama geldiğini anlamaya çalışacağız. Ayetin tamamının meali şöyle:"Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğru, yanlıştan kesin ayrılmıştır. Kim Tağût'u inkâr edip Allah'a iman ederse o hiç kopmayan sağlam kulpa tutunmuş demektir. Allah Semi'dirher şeyi duyar, Alîm'dir her şeyi bilir. Müminlerin velisi Allah'tır, O onları karanlıklardan nura çıkarır. İnkâr edenlerin velileri ise tağûtlardır. Onlar da inkâr edenleri nurdan çıkarıp karanlıklara koyar. Cehennemlikler onlardır. Orada sürekli kalacaklar" (2Bakara 256, 257).Din, iman ve imana göre amel demektir. O halde bâtıl bir düşünceye de din denebilir. Mesela birisi faiz ve içki yasağına inanmıyor, hayatında helal ve haram sınırlarına yer vermiyor ve Allah'ın kanunlarının uygulanmasını gerekli görmüyorsa bu insan kapitalizmi, materyalizmi ya da aklını ve hazlarını din edinmiş demektir. Bu örnekleri çoğaltabiliriz ama biz burada konuya şimdilik sadece İslam penceresinden bakacağız. "Dinde zorlama yoktur" denmesinin İslam'daki karşılığı nedirKurân-ı Kerim'in ne olduğunu bilen, onun lafızlarının ve kelimelerinin mükemmel olduğunu da bilir. Yani ondaki her kelime ve her ifade biçimi anlamlıdır, rastgele değildir çünkü Allah'ın tercihidir. Seçtiği kelime ya da kullanışta akla gelecek her ihtimal bilinerek öyle ifade edilmiştir. Ve İslam büyük ölçüde bu dille oluşturulan böyle ilahî bir metnin beyan ve yorumundan ibarettir. O halde "Lâ-ikrahe fi'd-dîn Dinde zorlama yoktur" ifadesindeki olumsuzlamanın genelumumi olduğunu ve bunun her türlü zorlamayı içine aldığını dili bilen herkes anlar. Öyleyse bu genellemeden istisna edeceğiniz yani şurada zorlama olabilir diyeceğiniz durumlar için bu düzeyde başka deliller bulunması gerekir. Şimdi önce ayetin aslındaki bazı kavramlara bakalım: Rüşd, gayy, cibt ve tâğut.Rüşd, doğruyu ve hakikati anlama kabiliyetidir. Rüşdüne erişmek için ilk şart âkil baliğ olmaktır. İşte bu kabiliyete göre hareket edebilen âkil baliğ reşîd sayılır. Kişi âkil baliğ olmadan reşîd olamaz ama her âkil baliğ olan da reşîd olmayabilir. Reşîd, tasarruflarında, kârını zararını bilir ve hak olanı anlar. Âkil baliğ olduğu halde böyle olmayan ise sefihtir. Yani sefîh reşîd'in zıddıdır. Sefih: (ç: süfehâ); kelimesinin kök anlamında hafiflik ve zayıflık vardır. Aklında böyle zayıflık ve yetersizlik olan insan sefîh'tir. Kıt ya da sığ akıllı, çok iyi kavramayan, ince düşünemeyen, tasarruf özürlü insan demektir. Sefih deli değildir ama kârını zararını da bilemez. Sefeh, yani sefihlik hali bir ehliyet arızasıdır, bu sebeple sefih olanlara kısıtlılık uygulanır, hukuki