SGK uygulamalarında cezaların şahsiliği

Uluslararası metinlerde de kabul edilmiş olan "Cezanın şahsiliği" ilkesi Anayasamızın 38/7. fıkrasında "Ceza sorumluluğu şahsidir" düzenlemesi ile yerini almıştır.

Ayrıca Türk Ceza Kanunu'nun "Ceza Sorumluluğunun Esasları" başlıklı ikinci kısmın 20. maddesinde yer alan "Ceza sorumluluğu şahsidir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz." hükmü ile de Anayasa'da yer alan düzenleme yinelenmiştir.

SGK cezaların şahsiliği konusunu 2020/8 sayılı Genelgesinde açıkladı.

Genelgede gerçek kişi işverenin işlemiş olduğu fiillerden dolayı mirasçıların sorumlu tutulamayacağı ve cezaların mirasçılarından tahsil edilemeyeceği açıklanmıştır.

Ne var ki aynı genelgede alt işverenin işlemiş olduğu fiillerden dolayı asıl işverenin sorumluluğu açıklanırken, cezanın alt işverene tebliğ edilip alt işverenden tahsil edilmesi gerektiği, alt işverenden tahsil edilemediği durumlarda ise asıl işverenden takip ve tahsil edileceği belirtilmiştir.

Bu manada sosyal güvenlik uygulamalarında "cezanın şahsiliği" ilkesi vefat eden gerçek kişi işverenin işlemiş olduğu fiillerde, cezanın tebliğinden tahsiline kadar olan süre içinde dikkate alınmış; buna karşın alt işverenin işlemiş olduğu fiillerde cezanın alt işverene tebliğ edilmesiyle sınırlı tutulmuştur.

Ayrıca ihale konusu işler veya özel nitelikteki inşaatlar nedeniyle SGK'dan ilişkisizlik belgesi alınması gerektiği durumlarda, alt işverenlere tebliğ edilememiş idari para cezası borçları ödenmeden asıl işverene ilişiksizlik belgesi verilmediğinden, genelgede yer alan düzenlemeye rağmen ilişkisizlik belgesi alınması noktasında alt işverene tebliğ edilemeyen idari para cezalarının asıl işveren tarafından tebliğ edilip asıl işveren tarafından ödenmesinden başka bir çare de bulunmamaktadır.

Prim teşviklerinden yararlanılması sırasında uygulamada değişikliğe gidildi.

Prim teşviklerinden yararlanılması sırasında alt işverenin ödeme vadesi geçmiş prim ve idari para cezası borçlarının bulunması halinde bu borçlar ödenmeden gerek alt işverenin gerekse asıl işverenin teşvikli beyanname göndermesine izin verilmemekte idi.

Ancak Danıştay'ın 11/6/2024 tarihli ve 2024/2504 sayılı kararı sonrasında, 2024/11 sayılı Genelgeyle alt işverenlerin ödeme vadesi geçmiş idari para cezası borçlarının yalnızca alt işverenin teşvikli bildirge göndermesine engel teşkil edeceği açıklanmıştır. Haliyle alt işverenlerin idari para cezası borçları asıl işverenlerin teşvikli beyanname göndermelerine engel teşkil etmemesine rağmen, alt işverenlerin idari para cezası borçlarında asıl işverenlerin müşterek ve müteselsil sorumlu tutulmasına ilişkin uygulamaya devam edilmektedir.

Uygulamanın gerekçesi yürürlükten kaldırılan 2011/53 sayılı genelgede açıklanmış.

2011/53 sayılı Genelgede, alt işverenlerin işlemiş oldukları fiillerden dolayı uygulanan cezaların asıl işverenlerden tahsilinde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.06.1991 tarihli ve 1991/10-277 E., 1991/359 K. sayılı kararı gerekçe gösterilerek, alt işverenlerin prim borçlarının yanı sıra idari para cezası borçlarından da asıl işverenin sorumlu tutulacağı, ödenmeyen idari para cezası borcunun tahsili için 6183 sayılı Kanunu'nun 53. maddesine göre düzenlenecek ödeme emirlerinin asıl işverene ve alt işverene aynı anda (birlikte) gönderilerek icra takip işlemlerinin yapılacağı belirtmiştir.

Yargıtay'ın bu kararı doktrinde/öğretide sıklıkla eleştirilmekle birlikte, Yargıtay'ın bu kararının aksine pek çok kararı da bulunmaktadır.

Örneğin, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 13.06.2011 tarihli, 2011/8689 sayılı Kararında, özetle, "idari para cezası, neticede bir cezai yaptırım olup, cezaların şahsiliği ve kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkelerine göre alt işverenle birlikte asıl işverenin sorumlu tutulması mümkün değildir." şeklinde açıklamada bulunarak, alt işverenin idari para cezası borcundan asıl işvereni sorumlu tutan Kurum (SGK) işlemini iptal etmiştir.