AKP ekonomi modeli parçalarına ayrılıyor!

AKP'nin iki binli yılların başında yıldızını parlatan verdiği demokrasi ve adalet sözlerine istinaden gelen yabancı yatırımcı idi. 2008 sonrası ABD'nin bastığı paralar o zamanlar popülist ekonomi politikalarına, yandaşlığa, hukuksuzluğa, kamu kaynaklarını hovardaca kullanmaya, lükse karşı gibi duran AKP yönetimine güvenerek Türkiye'ye girmiş, dolarTL'yi bire kadar indirmişti. Ancak AKP, güç ve para karşısında verdiği sözleri unutup ülkeyi parti devleti haline getirerek özellikle 2018 yılından sonra ekonomiyi tahrip etmeye başladı. AKP ekonomi modeli nedir dediğimizde karşımıza 2008 sonrası ABD kaynaklı bol dövize sırtını dayadığı için teknoloji ve yarı mamul üretmeyi gereksiz gören sanayi sistemi ve kısa vadede tatlı rant bıraktığı için konut üretimin öne çıktığını görürüz. Ancak Türkiye'nin iç ve dış politikasında sertleşmesi, parti devleti haline gelerek hukuk normları ile ters düşmesi yabancı girişlerini tersine çevirerek kurları yukarı çektikçe ülkede enflasyon ve durgunluk başlamıştır. An itibari ile AKP'nin ana modelinin çöktüğü yani bağımlı sanayi ve ithalatçı tarım politikalarının iflas ettiğini üretici fiyatlarının resmi rakamlarda bile 93 olmasından anlıyoruz. Modelin parçalandığının somut göstergelerinden birisi de toplumun ne durumda olduğunu gösteren icra dosya sayısındaki dramatik artışlardır. "Bu yılın ilk iki haftasında icra ve iflas dairelerine toplam 401 bin yeni dosya geldi. 323 bin dosya ise sonuçlandırıldı. Böylece derdest dosya sayısı 76 bin adet artarak 14 Ocak itibarıyla 22 milyon 647 bine çıktı." AKP modeli yukarıda da belirttiğimiz üzere tarımı ihmal ederek, Türkiye'yi enerjiden sonra buğday gibi en önemli üründe bile Rusya'ya bağlı kılmıştır. Üreticilerin durumu o kadar zora girmiştir ki, "Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın 2022 Ocak verilerine göre, Türkiye'de 2 milyon 113 bin 81 tarım arazisi sahibi yaklaşık 4 milyon hektarlık verimli tarım arazisini bankalara ipotek ettirmiştir. İpotek bedelinin 3 trilyon lira olduğu ortaya çıkmıştır." Gıda fiyatları roket gibi yukarı giderken tarımın desteklenmesi yerine yandaş müteahhitler ve teknik olarak çoktan batmış zombi firmalar KGF kredileri ile hayatta tutulmuştur. Bu noktada konuyu özetlemesi adına CHP Manisa Milletvekili Vehbi Bakırlıoğlu'na kulak verelim. Bakırlıoğlu mazota bir yılda yüzde 115 zam geldiğine işaret ederek "Bir yılda ortalama 3.5 milyar litre mazot kullanan çiftçinin cebinden 27 milyar lira daha fazla para çıkacak. Peki, çiftçi ne kadar mazot desteği alacak Sadece 3.1 milyar lira. Yani mazot desteği daha çiftçinin cebine girmeden 9 kat fazlası cebinden çıkmış olacak" diyerek çiftçinin neden üretimden çekildiğini gözler önüne sermiştir. AKP'nin modelindeki parçalanma onu geçici taktik çözümlere itmiştir. Bu taktik çözümlerin ilki Merkez Bankası'nın politika faizinin belirlenmesinde TÜFE yerine çekirdek enflasyonun baz alınmasıdır. Ancak MB Başkanı Kavcıoğlu'nun 8 Eylül'de yaptığı bu değişikliğin arkasından artan enflasyon çekirdekte de yukarı hareketi beraberinde getirerek başkanı boşa düşürmüştür. Daha sonra düşen gelirler, azalan Lira değerine bağlı olarak Türkiye'nin ucuz iş gücü ve coğrafya avantajı nedeni ile Avrupa'nın üretim üssü olacağı, 'Yeni Çin' söylemi çıkmış ancak o da bir ay sonra iflas etmiştir. Zira Çin olmak demek sadece iş gücü ucuzluğu değil, arkasında yüksek teknoloji olan imalat sanayi demektir. Milyarlarca dolarlık tesisler ile yarı mamul üretim gücüne sahip olmaktır. Türkiye yarı mamul bağı ve düşük teknolojisi ile Çin'in yanından bile geçememiştir. Kamuoyunda bu görüşe sıkı sıkıya sarılanların yüzünün kızardığı an ise Türk sanayicisine verilen enerjinin zamlı olmasından öteye kesilmesidir. Büyük bir ekonomide enerji kesintileri asla olmaz, stratejik rezervler (petrolgaz) ekonomideki çarkların 724 dönmesini sağlar. Son taktik iflası ise 'rekabetçi kur' söylemi ile karşımıza çıkmıştır. Türkiye'de kur 8'den 18'e yükselirken, kurun ihracatı artırarak döviz açığını kapatacağı söylenmiştir. Türkiye'nin yüksek teknoloji üretip satmadığı, düşük teknoloji