Geçen hafta, 30 Ocak'ta aramızdan ayrılan çağdaş müziğimizin öncülerinden Prof. İlhan Usmanbaş için bu yazıyı hazırlamak gerçekten zor oldu. Çok yönlü bir dost, sabırlı bir hoca, sohbetine doyum olmayan, her sefer ziyaretinden ayrılırken bilgi hazinenize yenilikler eklediğiniz bir bilge ve karşısındakine huzur veren bir "sükûnetler denizi" idi. Yaşı 103, hatta 104'e yaklaşmıştı. Son günlerine kadar da aklı başındaydı. Nezaketini ve yaşama bağlılığını hiç yitirmedi. Sevgili eşi, Ankara operasının sanatçısı soprano Atıfet Usmanbaş ile bir süre önce Ayvalık'taki evlerini Darüşşafaka'ya bağışlayıp Darüşşafaka Maltepe Rezidansı'na taşınmışlardı. Kendilerini hem rezidans yetkililerine hem de yıllardır onların kızı gibi olmuş yardımcıları Nihal Yıldız'ın emin ellerine teslim etmişlerdi. Atıfet Hanım 3 Şubat 2022'de ilk Covid-19 kurbanlarından biri oldu. 74 yıl birilikte yaşamışlar, birbirlerinin üstüne titremişlerdi. Atıfet Hanım 25 yıl boyunca genç kuşak operacıları eğitmiş, aralarında Zehra Yıldız (1956-1997) gibi Avrupa'nın nice sahnesinde üne kavuşmuş sanatçılar yetiştirmişti. İlhan Bey bu büyük acıyı nasıl atlatır, diye kaygılıydık. Ama o, yaşının verdiği sabır ve olgunlukla, güçlü mantığının elverdiği ölçüde dayandı. Hasan Uçarsu, Özkan Manav, İpek Mine Sonakın, Mehmet Nemutlu, Aykut Köksal, Ahmet Altınel ve Kıvılcım Yıldız gibi öğrencilerinin onu sık sık ziyaretleriyle enerjisini topluyordu. İlhan Bey bir besteci, bir eğitimci olduğu kadar bir bilge, hatta bir filozoftu. Ayrıca öz Türkçeyi çok güzel kullanırdı. Şiire meraklı olduğu için de şiirle müzik bağdaşması üstüne birçok panele katılmış, yazılar yazmıştı. Örneğin, Adnan Benk, Edip Cansever, Tuğrul Tanyol, Çağdaş Eleştiri dergisinde onun müziğini sorgularlar: "Sen besteciliğe başladığında önceki kuşak (Türk Beşleri) Batı Müzik geleneğini sürdürüyordu. Ne oldu da sen ve bazıları bu gelenekten koptunuz, 12-ton, dizisellik ve raslamsallığa yöneldiniz" Usmanbaş bu soruyu şöyle yanıtlar: "Bizden öncekilerin kullandığı gereci benimsemek bizler için dünyaya kapanmak demekti!"
Onunla yaptığım pek çok söyleşiden birisine şöyle başlamışım: "Bugün 1 Aralık 1999. Bir çağı kapatıp yenisine başlamamıza birkaç gün kaldı. Bundan yüzyıl önce, bugünlerde, özellikle müzik dünyasında bir çağ sonu duyarlılığı yaşanmış. Sizce bu yüzyıl biterken de benzer coşku yaşanıyor mu" Usmanbaş'ın yanıtı: "Keşke 110 yaşımda olsaydım, o zaman hem 1900'lerden önceki yılları yaşamış olurdum hem de şimdi 2000'lerden öncekini. Belki 1900'lere gelirken yaşanan duyarlılığı, bugün başka şekilde tanımlamak lazım. Ben böyle hızla bir yere girmemizin pek farkında değilim. Etrafımdaki aşağı yukarı yetmiş yaşını aşmış bestecilere de bakıyorum. Acaba yeni gelen hareketlerden çok mu yakınıyorlar Acaba bu insanlar yanlış bir yere mi gidiyor, diyorlar Hayır öyle bir şey de yok. Mesela 19. yüzyıl sonunda Brahms epey yakınıyordu: Artık müziğin aslı yok oldu, yanlış şeyler geldi, diyordu. Şimdi 1990ların sonundayız. Yeni bir şeyler olacaksa 1990'ların başında başlamış olması lazımdı. Benim kuşağımdaki besteciler, Boulez, Ligeti, Xenakis, Stockhausen gibi hiç böyle yakınmıyorlar. Öyle anlaşılıyor ki çok daha rahat bir 2000'e doğru giriyoruz."