Pekineller bir ilki gerçekleştirdi

Geçen hafta Atatürk Kültür Merkezi'nde 6-12 Eylül tarihlerinde yapılan "Pekinel Uluslararası Masterclass"ın AKM Tiyatro Salonu'ndaki kapanışını izledim. Harika bir organizasyondu. Kültür Bakanlığı'nın desteğini almışlar; altı gün süren etkinlikte Türkiye'den ve dünyanın farklı ülkelerinden katılacak kişileri kendileri seçmişler. Genç sanatçıları, dünyaca tanınmış Alman piyanist ve akademisyen Prof. Dr. Marcus Becker çalıştırmış. İlginç olan yalnız klasik müzik değil, caz ve emprovizasyon alanında da ünlendiği için dinleyici de bu alanı genişletilmiş dinletiden çok zevk aldı. Tanıdığımız isimler arasında Veriko Tchumburidze, Umut Sağlam, Naz İrem Türkmen, Can Saraç, Eda Seviniş, Elvin Hoksa, Jamal Aliyev vardı. Bu son dinletinin halka açık olması da önemli bir noktaydı.

Güher ve Süher Pekinel ile ne çok söyleşi yapmıştım. Hepimizin gencecik olduğu zamanlardı! Sanırım ilk söyleşilerimden birisi de Pan Yayıncılık'tan 2013 yılında yayımlanan "Salkım Sögütün Türküsü" başlıklı kitabımda yer alıyor. Gazete yazıları bir kez okunur, sonra unutulur. Onları kitaplaştırmak ise ölümsüzleştirir. Kitabın sayfalarını karıştırdığımda maalesef ne çok besteci ve yorumcunun doğum tarihlerinin yanına ölüm tarihlerini de kukşunkalemle eklemişim. Kitabın kapağındaki fotoğraf ise gelmiş geçmiş en önemli kemancılardan Itzhak Perlman ile benim söyleşi yaptığımı belgeliyor. Yeni Dergi yarışmasında birincilik aldığım Salkım Söğütün Türküsü başlıklı yazımda, Nâzım'ın şiirini bir müzik yapıtı olarak incelemiştim. Geçen hafta Varşova'da dinlediğim Ivo Pogorelich'le 1986'da bir söyleşi yapmışım, "Herkes bir görevle doğar, ben de piyanistim" demiş; Leh besteci Penderecki ise "Müziğin devrimi Uzakdoğu'dan gelecek" diyor. Kitapta