Gürer Aykal ve CRR Senfoni

Cemal Reşit Rey Salonu'nda izlediğim konser "Cumhuriyet'in Senfonik Yolculuğunun 100. Yılı" başlığını taşıyordu. Maestro Gürer Aykal'ın titiz imzasıyla çok iyi hazırlanılmış, dengeli bir dinletiydi. Bütün çalgı gruplarına özen gösterilmişti: Özellikle kornolar, trombonlar ve arp dikkat çekiciydi. Yaylı çalgılar da tek nefes halindeydi. Konser Rimski-Korsakov'un 1897'de yazdığı İspanyol Kapriçyosu ile başladı. Solist saksofoncu Daniel Gauthie, Glazunov'un 1934'te bestelediği Saksofon Konçertosu'nu büyük bir ustalıkla çaldı. İlk yarının sonunda bis olarak çalınan J.S.Bach'ın aryası da ayrı bir incelik taşıyordu. Gürer Aykal'ın çağdaş Türk bestecilerini, özellikle de kendi hocası olmuş Türk beşlerini seslendirmesi bir kadirbilirlik örneğidir. İkinci yarıda seslendirilen Ulvi Cemal Erkin'in, İkinci Dünya Savaşı yıllarında yazdığı 1.Senfonisi'ni uzun zamandır dinlememiştik. CRR Senfoni Orkestrası Erkin'in bu yapıtını da büyük bir özenle çaldı. Eskiden Türk bestecilerinin yapıtları dağarcığa çok zor alınır, çalındığında da salonda izleyicilerin azaldığı göze çarpardı. Bu kez dinleyicinin eser bitiminde ayağa kalkıp uzun uzun alkışlaması kıvanç vericiydi. İlk bakışta programdaki yapıtların bir ortak paydasını bulmak zordu. Sonradan düşündüm ki bütün bunların ortak paydası şef Gürer Aykal yönetiminde sahip oldukları sağlam yorumdu.br data-mce-bogus"1"

CRR Salonu'nda çeşitli müzik türlerine yer verilmesi dinleyici profilini de çeşitlendiriyor. Ancak herkesin sorusu neden bu salonda program notu basılamıyor Salonun yüzde 80'i ne çalındığını bilmeden, güzel nameler dinliyor. Konser öncesinde Ersin Antep'in yaptığı açıklamalardan bilgi alanlar donanım kazanmış oluyor. Ya da kendi gayretleriyle CRR'nin sitesinden programı indirip yanında taşıyan birkaç kişi sahnede olup bitenden haberdar olarak daha bilinçile dinliyor. Onların dışında, bu durumda her bölüm arasında alkışlayanları da artık suçlayamayız!

GÜRAN VE KOPTAGEL

Lilamüzik yine çok değerli bir CD çıkardı: Piyanist Güray Başol (d.1982-İtalya) hem kitapçığın yazar hem de CD'deki müzik örneklerinin yorumcusu. Halen solistik kariyerinin yanı sıra müzikolojik çalışmalarını sürdürüyor. Kadın bestecilerimizin sayısı ise gün geçtikçe artıyor. Bu yüzyıl içinde daha eskilere Leyla Saz'a kadar gitmesek bile birçok Türk kadın besteci sayabiliriz: Füsun Köksal, Meliha Doğuduyal, Sıdıka Özdil, Perihan Önder, Ayşe Önder ve Zeynep Gedizlioğlu hemen aklıma gelenler. Nazife Aral Güran'ı (1921-1993) çok yakından tanımıştım. İlk derslerini Cemal Reşit Rey'den almıştı. Berlin Yüksek Müzik Akademisi'nde okumuş, evlendikten sonra doktor olan eşinin ihtisası nedeniyle Diyarbakır'a gitmiş ve orada büyük bir hizmet olarak Diyarbakır Filarmoni Derneği'ni kurmuş.