Cem Mansur'u uzun yıllardır tanırım. Özellikle gençlerin elinden tutması, onlara güvenmesi; orkesta programı hazırlarken bildik yapıtların yanı sıra çağdaş ya da az bilinen tarihi yapıtları izleyiciye ve orkestra üyelerine tanıtması onun en önemli başarılarındandır. Konser öncesi yaptığı açıklamalar ise her zaman dinleyiciye yararlı olmuştur. Nice genç solist ilk kez onun orkestrasının eşliğinde tanıtılmıştır. Bu bir cesaret işidir: Örneğin 2014 yılında 11 yaşındaki piyanist Emir İlgen, Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall konserleri serisinde onun orkestrasıyla çalmıştı. Cem Mansur, Albert Long Hall konserleri serimize defalarca katılmış ve yine genç solistler kadar az bilinen yapıtları da dinleyicimize tanıtmıştı. Orkestrasını ve genç solistlerini yurtdışı turnelerine götürmesi, bu geziler için sponsor bulma çabaları ayrı bir başarısıdır. O gencecik çocuklar yurtdışındaki sahnelerde, değişik dinleyiciye, değişik salonlarda çalmakla çok önemli bir deneyim kazanırlar.
Cem, orkestrasını eğittiği kadar, konser öncesi yaptığı açıklamalarıyla dinleyiciyi de eğitir. Onun konserlerine yarım saat önce gidip seslendirilecek yapıtların ortamına girebilirsiniz.
Eskiden program notları vardı, artık yok! Bilmem kaç kişi karekodu okutmakla uğraşabiliyor. Bu programsız konserlerde dinleyici hangi yapıtın çalınmakta olduğunu ancak şefin açıklamalarıyla öğrenebiliyor. En azından giriş masasında sergiledikleri karekodun yanına bir de açıklamasını koysalar! Kaç kez yazmışımdır: O program notları eğiticidir. Konser meraklıları onları yıllarca saklar.
Geçen hafta AKM'de, Cem'in kurucusu olduğu "Sabancı Vakfı Türkiye Gençlik Orgestrası"nı dinledik. Programın ilk yarısında Benjamin Britten'ın Four Sea Interludes'ü; adını gelecekte çok duyacağımız genç besteci