'At çıktı mı, yoksa kaçırdık mı'

İ lk perdeyi kaçırmış çift, ikinci perdeye soluk soluğa yetişmiş, yanımıza oturmuştu. "At çıktı mı, yoksa kaçırdık mı" diye heyecanla sordular. Ne yazık ki kaçırmışlardı bu şöhretli atın sahnesini! At, Rossini'nin, Fatih Sultan Mehmet'in, onca opera sanatçısının ve sahne arkasında emek veren ekibin önüne geçmişti! Evet, at çıkmıştı çok kısa bir süre karşımızda durdu, çok şükür usluydu. Bütün telefonların flaşları patladı, resimler çekildi, sırtındaki usta sanatçımız Burak Bilgili'yi indirdi ve gitti.

İDOB'un sahnelediği, Gioachino Rossini'nin bestelediği, C. Della Valle'nin librettosunu yazdığı Maometto II başlıklı operanın övgüye ve dikkate değer pek çok yönü vardı. Konu kısaca Fatih Sultan Mehmet'in 1470'de Venedik Cumhuriyeti egemenliğindeki Eğriboz adasını kuşatması sırasında âşık olduğu Anna'nın öyküsü.

Opera temsilinin ortaya çıkmasında kocaman bir ordu çalışır. Ben söze sahnedeki başarılı ışık tasarımından başlamak ve yılların emekçisi Ahmet Defne'yi kutlamak istiyorum. Orkestra şefi Alessandro De Marchi de yılların deneyimini biriktirmiş, sahne ile orkestra çukurunu bütünleştiren olağanüstü bir sanatçıydı. Renato Bonajuta'nın sahnelemesi oldukça statikti, daha etkin olabilirdi. Karakterler de daha incelikle işlenebilirdi. Paola Villa'nın çalıştırdığı koro çok başarılıydı. Nil Berkan'ın koreografisi güzel tablolar yaratıyordu. Maometto II (İkinci Mehmet-Fatih) rolündeki basbariton Burak Bilgili sesi ve oyunuyla iyice olgunlaşmış bir yorum ortaya koydu. Soprano Gülbin Günay (Anna) başından sonuna zarafeti ve nitelikli şarkıcılığı ile kendini gösterdi. Esen Demirci (Calbo) "boy soprano karakteri", ikinci perdede çok daha başarılıydı. Mert Süngü, güzel sesinin yanı sıra Anna'nın babası gibi değil arkadaşıydı sanki. Onun da hareketlerini ağırlaştırması, daha yaşlanması gerektiğini düşündüm.

Her zaman opera temsillerinde ikinci kastı da merak ederim. Sadece prömiyeri anlattığımızda o kadar emek vermiş diğer kasta haksızlık ettiğimizi düşünürüm.

CAN OKAN, İDSO VE MARİO HOSSEN

Geçen hafta AKM'de izlediğim diğer etkinlik şef Can Okan yönetimindeki İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın konseriydi. Avusturyalı-Bulgar keman sanatçısı Mario Hossen nice kemancının pek cesaret edemediği Paganini'nin (1782-1840) 1. Keman Konçertosunu çaldı. Paganini'nin diğer keman konçertoları arasında bu yapıt zorluğu ile ün salmış, dolayısıyla daha az kemancı onu sahnede çalmak için yüreklenmiştir. Besteci kendi ustalığına göre, baş döndürücü çeviklik ve son derece duygusal yaklaşım gözetmiştir. Romantik dönemin ilk yıllarında yaşamış, romantik sıcaklığı şeytansı bir çerçeveye yerleştirmiş ve çağının çok ötesinde bir teknik kullanmıştır. Yapıtlarında teknik beceriyle duygusal içerik bir arada yürür. Mario Hossen pek çok albümünün yanısıra Paganini'nin tüm dörtlülerini ve oda müziği yapıtlarını da kayda almış, "Paganini Ensemble Vienna" adlı topluluğu kurmuş.