Kalpte kalanı bırakma zamanı

Bitmiş ilişkilerin içimizde bıraktığı izler bazen fark etmeden hayatımıza yön verir. Her şey sona ermiş gibidir ama duygular bazen olduğu yerde donup kalır. İçimizde kalan duygular kolayca susmaz. İçimizdeki bu ağırlığı hiç azalmayacak gibi gelir. Bu yükten kurtularak önümüze bakmak zor değil

Bazı insanlar vardır, hayatımızdan gitse bile içimizden gidemez. Ne kadar unutmaktan bahsetsek, "Artık bitti" desek de, gecenin bir vakti bir şarkı duyarız ve kalbimiz yine sızlar. Sanki biri içimizde oturmuş, gitmiyor. Ne kadar uzaklaşsak da enerjisi sanki hala üzerimizde. Telefon çalmasa bile, o arayacakmış gibi bir his, o yazacakmış gibi bir beklenti. İşte buna ben 'enerjik bağlanma sendromu' diyorum.
Bu öyle bir durum ki, bazen ayrılıktan aylar geçmiş olur ama hala onun enerjisini hissedersin. Sabah kalkarsın, içini anlamsız bir hüzün kaplar. Günün gayet güzel giderken birden bir ağırlık çöker. Kalbinde bir baskı, boğazında bir düğüm... Sanki biri seni oradan çekiyor.
Belki o da uzakta bir yerde aynı anda seni düşünüyordur.
"Niye unutamıyorum"
Aslında mesele unutmak değildir. Mesele, o kişiden enerjisel olarak kopamamaktır. Biz insanlar sadece fiziksel olarak değil, duygusal ve enerjik olarak da bağ kurarız. Her sarılmada, her bakışta, her konuşmada o kişiyle aramızda görünmeyen bir enerji köprüsü oluşur. Bu bağ, ayrılıktan sonra da hemen kesilmez. Özellikle bir taraf daha çok seviyorsa, o bağ daha da kalın olur.
Birini çok sevdin mi, sadece kalbinle değil, enerjinle de bağlanırsın. Onun düşünceleri, duyguları sana geçer. Bazen aniden iç sıkıntısı yaşarsın, sonra o kişi seni arar. "Az önce seni düşündüm" der. İşte o hissediş enerjik bağın bir göstergesidir.
Ama bu bağ bazen sevgiyle değil, acıyla da devam eder. Kırıldığın, özlediğin, hala içinde tamamlanmamış bir hikaye varsa, enerji kopmaz. Çünkü zihnin değil, ruhun hâlâ onunla konuşuyordur.
"O da beni hissediyor mu"Çoğu kişi bu soruyu sorar. "Ben bu kadar etkileniyorum, o da hissediyor mudur"
Eğer aranızda güçlü bir bağ oluştuysa, evet hissediyordur. Ama herkes bu bağı aynı şekilde fark etmez. Kimi bastırır, kimi inkar eder, kimi de başka biriyle meşgul olarak kaçmaya çalışır. Ama bir şekilde o da enerjiyi hisseder. Çünkü bağ iki yönlüdür.
NİYE KOPAMIYORUZ
Enerjik bağlanma, iki kişinin birbirine alışmasından daha fazlasıdır. Ruhsal bir temas gibi düşünün..Bazen çok sevdiklerin değil, seni en çok zorlayan kişilerle daha güçlü olur bu bağ. Çünkü acı da enerjidir, öfke de, özlem de. Ne kadar bastırırsan, o kadar büyür.
Çünkü çoğu zaman tamamlanmamış bir hikayenin içindeyizdir. "Yaşanması gerekenler yaşanmadı", "İçimi dökemedim", 'keşke'ler, 'neden'ler hep zihinde dönüp durur. Her düşünce, o kişiye enerji yollar.
Mesela birine kızarsın, "Benden gitti ama rahat etmeyecek" dersin. Bu bile bağın devam etmesidir. Çünkü enerji yönünü bulur, gider. Sen onunla savaşırken bile aslında hala onunlasındır.
Bir de şu vardır: bazen biri gider ama içindeki enerji hala kalır. Yani artık o kişi yoktur ama sen onun duygusunu taşımaya devam edersin. Bu da bir tür bağımlılıktır. Ama bağımlı olduğun kişi değil, onun sende bıraktığı duygudur.
BIRAKMAK ACITIR AMA ÖZGÜRLEŞTİRİR
Enerjik bağ koparken bazen o kişi geri döner. Çünkü senin enerjin ondan çekilmeye başlamıştır. Eskiden hissettiği o sıcaklık yok olmuştur ve bu onu çeker. Ama o dönüş bazen sınav gibidir. Gerçekten seni sevdiği için mi döndü, yoksa enerjisini kaybettiği için mi Bu noktada sınırlarını bilmek önemlidir. Geri gelen herkes kalıcı olmaz. Bazen evren sadece "Artık hazır mısın" diye yoklar.
Enerjik bağ sendromu aslında ne söylüyor Bu sendromun en derin mesajı şudur: "Başkasıyla tamamlanmaya çalıştığın her duyguyu, aslında kendi içinde bulman gerekiyor." Yani o kişide gördüğün sevgi, anlayış, sıcaklık, hepsi sende var. Sen onun aynasında kendini sevdin. O gittiyse, seni yarım bırakmadı; seni kendine döndürdü.
Birine çok bağlandığında, aslında içindeki eksik parçayı onunla tamamlamaya çalışırsın. Ama bu sürdürülemez. Çünkü kimse senin boşluklarını dolduramaz. Ancak sen kendini tamamladığında, enerjik bağ bağımlılığa değil, sağlıklı bir sevgiye dönüşür. Bazı ilişkiler, kader gereği gelir. Bir şey öğretir ve gider. Gitmesi kötü değildir, kalanı olgunlaştırır. Senin görevin, "Neden gitti" değil, "Ne öğretti" diye sormaktır.
SIZLANMAK, YORGUNLUK ÇOK NORMAL
Belki sabrı, belki sınır koymayı, belki sevilmeyi hak ettiğini fark etmeyi... Birine tutunmak, sevgi değildir. Gerçek sevgi, özgür bırakabilmektir.O artık hayatında değilse, enerjisel olarak da yer aç... Çünkü sen hala onun yerinde birini bekletiyorsun. Ruhun doluysa yenisi giremez. Bırakmak acıtır ama özgürleştirir... Her bağın bir bedeli vardır. Bazen en çok sevdiğinden vazgeçmek, kendine dönmenin başlangıcıdır. Enerjik bağ koparken ağlamak, sızlamak, yorgun hissetmek çok doğaldır. Çünkü o enerji çözülürken bir nevi yas yaşarsın. Ama o yasın sonunda yeniden doğarsın. Bırakmak, "Artık sevmiyorum" demek değildir. "Artık kendimi seçiyorum" demektir. Eğer sen de biriyle ayrılmış olsan bile hala onu düşünüyorsan, hala içini bir şey yakıyorsa, inan bana yalnız değilsin. Bu çağın en görünmeyen yaralarından biri, enerjik bağlanma sendromudur.
Sosyal medya, anılar, şarkılar, mesaj geçmişleri... Hepsi enerjiyi canlı tutuyor. Ama unutma: Ruhun, kalbin kadar güçlü. Sen istersen kopar, sen istersen yeniden başlarsın.Bir gün uyanacaksın, onu düşünmeden kahveni içeceksin. O müziği duyduğunda artık gözlerin dolmayacak. İçinde 'oh be' hissi olacak. İşte o zaman anlayacaksın ki, bağ kopmuş. Ve o gün geldiğinde, geçmişin enerjisiyle değil, kendi ışığınla parlayacaksın...