Gündemin bacakları tutmuyor sanırım tünediği yere biz de çörekleniyoruz.
Bize ne oluyor bilmiyorum tek bildiğim kil, kum, pancar, hıyar maskeleriyle cildimizi güzelleştirmeye çalışırken yine maskeyle de olsa iki dakika insan kalamadığımızla daha sık yüzleşiyoruz.
Genç görünmek istiyoruz lakin kalbimiz yatalak, sağlık istiyoruz lakin vicdan felçli, her yere yetişmek istiyoruz lakin kendimize gelmeye üşeniyoruz.
Beğenilmek istiyoruz lakin beynimizin yüzüne bakılmıyor!
Bir yanımız tadilat nedeniyle insanlığa kapalı, diğer yanımız kötülüğün eline bahşiş sıkıştırıp şeytanı önlerden seyretmenin koltuğunu arıyor.
Delirmişiz... Ama öyle sözüne itibar edilecek mahle meczubu falan da değiliz. Delilik, şu manyaklığımıza bırak gömleğini günahını vermez. O derece...
Organlı kirli sepetiyiz...
Ağzımıza kadar çorap doluyuz ki sadece boşluğu takip ediyoruz.
Bir tane hareketli gübrenin ne yaptığı, bin tane hareketsiz yatan çocuğun neden yaşamadığı sorusunun önüne geçiyor mesela!
Bir şey denemiş, bir akım varmış da akıma kapılmış beyin kısa devre... Ayağının ucunda hurma tesbih varmış...
Fotoğrafı gördüm ışıltılı bir garabetin, hücre açığını kapatamamış her beyin sahibinin zarafet ve fikir züğürtlüğü, neden bizim çenemizi ya da klavyemizi yoruyor mesela
Ünlü mamul olmakla sanatçı olmak arasındaki boşluğa kafayı çarpmış her cahilin oltasına takılışımız bütün boşluklara balıklama dalışımızla ilgili olabilir mi