Türkiye için en kötüsü: Blokaj Demokrasisi

Blokaj Demokrasisi (Veto Demokrasisi), çok etnikli, mezhepli ya da dini bölünmüş ülkelerde görülen bir yönetim biçimidir. Bu sistemde, karar alma süreçleri her grubun oydaşmasına (konsensüse) dayanır. Amaç, tüm kesimlerin kendini sistem içinde temsil edilmiş hissetmesini sağlamak ve çatışmaları önlemektir. Bu modelin temelinde "her grubun kararları bloke etme hakkı" vardır.

Gazeteci İsmail Saymaz, Bahçelinin birkaç ay önce MHP milletvekilleriyle kapalı bir toplantıda "Kardeşliği pekiştirmek için Cumhurbaşkanının iki yardımcısı olsun; biri Kürt, diğeri Alevi olsun" dediğini açıkladı ve bugüne kadar da partiden tekzip gelmedi.

Bu yaklaşıma olumlu ve olumsuz tepkiler oldu. Ancak; nereden bakarsak bakalım böyle bir yaklaşım ülkemize telafi edilmesi zor maliyetler getirecektir. Bazıları;

1.Mezhep temelli siyasi yapı hiçbir ülkede başarılı olmadı.

Irak halkının;

Yüzde 55-60 Şii,Yüzde 37-40 Sünni,Yüzde 2 -3 Hristiyan, Süryani, Keldani, Asuri-Şabak,Yüzde 1-2 Ezididir.

Irak'ta demokrasi, etnik ve mezhep eksenli ve ''Muhasasa'' denilen bir kota sistemine dayanır.

Cumhurbaşkanı genellikle Kürtlerden,Başbakanlık Şiilerden,Parlamento Başkanlığı Sünnilerden seçilmektedir.

Bu dağılım, yazılı olmayan ancak uygulamada netleşmiş bir prensiptir.

Irak'taki mezhep eksenli yönetimde, liyakatın yerini mezhep kimliği aldığı için hükümet kurma süreçleri sürekli uzuyor ve krizlere yol açıyor. Bunun içindir ki Irak'ta, ülke aidiyet ve vatandaşlık duygusu zayıfladı. Irak'taki mezhep temelli siyaset, ülkeyi siyasi çıkmaza sokmuş durumdadır.

Lübnan'daki rejimde din/etnik grup temeline dayalıdır.

1943 tarihli "Ulusal Pakt" (al-Mithaq al-Watani) ve 1989'daki Taif Anlaşması ile Lübnan'da mezhep temelli sistem kurumsallaşmıştır. Buna göre:

Cumhurbaşkanı Hristiyan,Başbakan Sünni Müslüman,Meclis Başkanı Şii Müslüman olmak zorundadır.

Buna ilaveten, milletvekilleri ve kamu kurumlarındaki üst düzey görevliler de belirli bir mezhep kotasına göre seçilir. Sistemin bu mezhepsel niteliği nedeniyle, ülke siyasetinde konsensüs olmadan hiçbir önemli karar alınamaz. Her mezhebin, alınacak kararlarda veto gücü olduğu fiili bir denge söz konusudur.

Bunun içindir ki, Lübnan iç savaştan beri kaos içindedir. Hizbullah ve İsrail Lübnan'ı yok olma sınırına getirmiştir.

Irak ve Lübnan'daki bu sistem, dışarıdan bakıldığında güçler ayrılığına ve parlamenter demokrasiye benzese de, pratikte "blokaj demokrasisi" halini almıştır. Siyasal karar süreçlerinin mezhepler arasında denge gözeterek alınması, teoride toplumsal barışı korumaya yönelik bir mekanizma olarak sunulsa da; uygulamada yönetilemeyen bir devlet yapısına neden olmaktadır.

2.Türkiye de ayırımcılık derinleşir.

Anayasanın 10'cu maddesine göre, ''Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. ''Seçme ve seçilme hakkı açısından da eşittir.

Cumhurbaşkanı yardımcılarının Kürt ve Alevi olması demek, zımni olarak cumhurbaşkanın da Türk ve sünni olacak demektir. Demek ki Kürt ve alevilere Cumhurbaşkanlığı yolu kapatılıyor.