En büyük ve en acı turp ekonomide (II)

Cuma bu köşede, GSYH'da büyümenin durduğunu, işsizliğin kronikleştiğini yazmıştım. Aslında Türkiye'nin birinci sırada sorunu ülkenin yoksullaşmasıdır. Halk yoksulluğu yaşayarak görüyor ve fakat halka dolaylı yansıdığı için, ülkenin yoksullaşmasını kimse göremiyor. Oysaki Türkiye 22 senedir kan kaybediyor.

Dünya iktisat tarihinde Arjantin zengin bir ülke iken yoksullaşan ilk örnektir. Şimdi Türkiye ikinci örnek oluyor.

Arjantin, 20. yüzyılın başlarında dünyanın en zengin ülkelerinden biri idi. Bugün Türkiye ile birlikte kriz yaşıyor ve bu iki ülkeye dünya kriz ikizleri diyor.

Zengin bir Arjantin'in, krizkolik ve gelişmekte olan bir ülke olarak gerilemesine; 1946'da Peron'la başlayan ve devam eden popülist politikalar, askeri darbeler, siyasi istikrarsızlık, dışa bağımlı üretim, yüksek enflasyon, kısa vadeli büyümeye odaklı ve fakat orta ve uzun dönemli kalkınmanın olmadığı politikalar neden oldu.

Arjantin kelimesini görmesek, Türkiye'yi tarif ediyor gibi oluruz.

Türkiye neden ve nasıl bu kadar kaynak ve servet kaybetti

Türkiye, 1923'ten 2002 yılı sonuna geçen 80 yılda toplam 43,6 milyar dolar cari açık verdi. Ama 2003 ile 2024 sonuna kadar 730 milyar dolar cari açık verdi

Cari açık, dış ekonomik ilişkilerden dolayı ortaya çıkan zarardır. Yurt dışına döviz çıkışı demektir. Kaynak kaybı demektir.

Kaynak çıkışı GSYH büyümeye doğrudan yansımaz ve fakat yurt dışına kaynak çıkışı olduğu için servet kaybına neden olur.

Sürekli cari açıkla yaşamak, kriz enerjisinin birikmesine neden olur.

Türkiye'ye doğrudan yabancı yatırım sermayesi gelmediği için cari açık dış borçla kapatılıyor. Dış borç stoku artıyor. Üstelik Türkiye'nin ülke riski yüksek olduğu için dış borçlanma faizleri de yüksektir. Zira dış borçlarda faiz maliyetini belirleyen CDS oranları yüksektir.

Demek ki cari açıkla büyüme; yarının büyüme potansiyelini olumsuz etkiliyor ve yarının servetini bugünden tüketiyor. Ülke yoksullaşıyor.

2023 yılında 38,7 milyar dolar cari açık, 2024 yılında yaklaşık 7 milyar dolara geriledi. Altın ithalatının sınırlanması cari açığı düşürdü ve fakat bu defada kaynağı belli olmayan 16 milyar dolar döviz çıkışı var. Yani 2024 te döviz kaybımız 23 milyar dolar oluyor. Türkiye de üretim dışa bağlı olduğu sürece, dış ticaret politikamız olmadığı sürece, cari açık yeniden artacaktır.

Türkiye yüksek dış ticaret açığı veriyor ve bu açığın bir kısmı döviz gelirleri gibi gelirlerle kapatılıyor. Geriye cari açık kalıyor.

2024 yılında, 82,2 milyar dolar dış ticaret açığı verdik. Bu açığın neredeyse tamamına yakınını (yüzde 93,7'sini) Rusya ve Çin'e karşı verdik. Bu iki ülkeye olan ihracatımız , toplam ithalatın yalnızca yüzde 4,6'sıdır. Ama tüm dış ticaret açığımız bu iki ülkeye veriyoruz. Üstelik bu iki ülkeden teknoloji ithal etmiyoruz.

Burada bir terslik yok mu Bu iki ülkeye bu kadar açık vermemiz iktisadi açıdan rasyonel değildir. Rasyonel politikalar diyen ekonomi yönetimi Rusya ve Çin gerçeğini göremiyor mu Demek Rusya ve Çin lobisi var ve daha güçlüdür.

Kaynak; TÜİK verilerinden hesaplandı.