Artık IMF de çözüm değil
Türkiye ilki 1946 yılında olmak üzere bugüne kadar 14 ekonomik kriz yaşadı. 1961 yılından bugüne kadar IMF il e 19 Stand-by ve 1 Stand-by yenilemesi yaptık. Bugün yaşamakta olduğumuz 14'üncü kriz diğerlerinden çok farklıdır. Yalnızca ekonomide değil, siyasi ve sosyal alanlarda da kriz yaşıyoruz. Siyasi, sosyal ve kurumsal yapı, ekonomi için altyapı oluşturur.
Bu nedenle IMF ile anlaşıp bir ekonomik istikrar programı yapsak bile krizden çıkamayız. Dahası bu şartlarda IMF de anlaşma yapmaz.
Mamafih; Arjantin 2018 yılında IMF ile anlaşarak, 57 milyar dolar kredi aldı. Ama krizi çözmedi. Hatta 2023 yılına kadar IMF'ye borcunu da ödeyemedi. Bunun nedeni Arjantin'de politik dengelerin bozuk olması ve IMF'nin bunu göz ardı etmesidir.
Türkiye, siyasi ve sosyal sorunlar bu kadar derinleşmeden IMF ile anlaşma yapsaydı, krizi çözebilirdi. Ama artık IMF de bir çözüm olmaktan çıktı.
1.Siyasi, sosyal, demokratik, hukuki altyapı çok bozuldu. Arjantin'den çok kötü durumdayız.
2023 Freedom House endeksinde; İnsan hakları ve siyasi özgürlükler sıralamasında Arjantin 100 üstünden 85 ile özgür statüde, Türkiye ise 100 üstünden 32 ile özgür olmayan statüdedir.
Hukukun üstünlüğü endeksinde Dünya sıralamasında Arjantin 217 ülke içinde 56. sırada, Türkiye ise 142. sıradadır.
Türkiye'de Anayasa Mahkemesi kararları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları uygulanmadı. Yargıya güven azaldı.
Kayyum atamaları, mülkiyet güvencesi sorunu yarattı.
Devlette ve eğitimde kurumsal yapı bozuldu. Devlette şeffaflık ve denetim kalktı. Devlet parti devletine dönüştü. Eğitim ideolojik baskı altındadır.
Türkiye, ne olduğu ve neden tutulduğu belli olmayan 10 milyon Arap ve Afganlının siyasi, sosyal ve ekonomik tehdidi altındadır.
Bu şartlarda piyasa rekabet düzeni çalışmaz. İktisadi ajanlar, üretici ve tüketici, sermaye ve vasıflı iş gücü, rasyonel kararlar alamazlar. Neticede ekonomik istikrar politikaları etkin olamazlar.
IMF, Türkiye'ye demokrasi mi getirecek Hukukun üstünlüğünü mü sağlayacak Arapları, Afganları geri mi gönderecek
2.IMF'nin krize giren ülkelere kredi vermek için şart koştuğu kemer sıkma gibi politikaları da artık tutmaz.
Söz gelimi; 2001 krizine neden olan faktörlerden birisi yüksek reel faizdi. Kriz öncesi 2000 yılında reel faiz yüzde 12 idi. Bu yüksek reel hem maliyet artışı yaratıyor ve fiyatları artırıyordu, hem de bütçeyi ipotek altına almıştı. Bugün ise eksi reel faiz var. Devlete borç verenler bir de üstüne enflasyon vergisi ödüyor. Özel sektör kredi faizi de enflasyonun altındadır.
O yıllarda banka zararları artmıştı, ama kamu bankaları kendi alanlarında fonksiyoneldiler. Bugün kamu bankaları tamamıyla hükûmetin özel popülist bankaları oldu. Partizanlara para dağıtıyor ve yandaş medyayı besliyor. Bankalar yeniden kamusal fonksiyonlarına dönseler, yandaş medya kabul etmez. Siyasi iktidar seçim kaybeder.