Algıya dayalı yönetim, krizi kronikleştirdi

Siyaseti ayağa düşüren iki uygulama, birisi popülizm diğeri algı yaratmaktır. Ekonomide algı yaratmak kamuoyuna veya piyasalara, iletişim, propaganda, söylem ve medya üzerinden, ekonomik gerçeklikten farklı bir görüntü sunmaktır. Algı yaratmak, kısa vadede güven yaratabilir, döviz kuru ya da borsa gibi piyasalarda geçici istikrar sağlayabilir. Ancak eninde sonunda balon olduğu anlaşılır. Güven sorunu ortaya çıkar. Algıya dayalı bir yönetim anlayışı, bugün yaşamakta olduğumuz güven sorununun da baş sorumlusudur.

Kalıcı istikrar için hükümetlerin algı yaratmak yerine, ekonomik istikrar için gerçek verilere dayalı ve tutarlı hedefleri olan, plan-program yapmaları, kamuoyuna ve piyasalara güven vermeleri ve beklentileri de iyi yönetmeleri gerekir.

Kaldı ki, algı yaratmak kısa vadelidir. İstikrar politikaları uzun vadelidir.

Bu günkü hükümetler hep algı yaratma peşinde koştu ve bu nedenle beklentiler de kötüleşti.

Söz gelimi;

2009 ve sonrası "IMF'ye borç verdik, muhtaç değiliz" denildi.

2018 yılında "ekonomi dış saldırı altında" denildi. Kur şoku yaşadık.

"Faiz sebep, enflasyon sonuç" denildi ve beklentiler olumsuz etkilendi. Beklentiler kötüleşti, kur şokları yaşadık ve kriz kronikleşti.

Beklentiler ne kadar bozuldu

1. İstanbul Sanayi Odası satın alma yöneticileri endeksi (PMİ) denge değeri 50'dir. 50 altı gidişatın kötü olduğunu ifade eder. Temmuz ayına göre, son üç yılda İSO, PMİ endeksi 50 denge değerin altına düştü ve hızla geriledi.

2023 yılında 49,9 olan endeks,2024 yılında 42,2,2025 yılında 45,9'a geriledi.

2. Merkez Bankası İktisadi Yönelim Anketine göre, reel sektör beklenti olarak ekonomik gidişatın kötüleşeceğini söylüyor. (Aşağıdaki grafik)

3. Üretici, tüketici ve ekonomi güven endeksi, güven sınırı olan 100 altında seyrediyor.