Bir Başka Mesele: "Grogi Olduk Güzellikleri görmüyor, anı yaşamıyoruz"

Herkese merhaba Yeni başlayan programıma da böyle giriş yaptım. 'Bir Başka Mesele' adıyla yeni bir seri. Pazar günleri TVNET'te, pazartesileri Yeni Şafak'ın Youtube kanalında yayınlanıyor. İlk bölümü geçtiğimiz hafta ekranlara geldi. Çok güzel geri dönüşler aldım ve bir iki uzman izleyiciyle istişare edince yazıya geçirmenin de iyi olacağını düşündüm. Bu seriyi ekranlara geldikçe ve önemine binaen Pazar günleri köşeye de taşıyacağım.'Bir Başka Mesele'nin ilk konuğu Psikiyatr Mustafa Merter oldu ve 7 bölümden oluşan bir seri çektik. Toplam 170 dakika. Güncel yayıncılık formatıyla ilk sezon diyebiliriz. Konuşacak çok fazla ve çok önemli meselelerimiz var. Merter Hoca ile son yazdığı, Ketebe'den yayınlanan ve hayli ses getiren 'Hekaton'la Son Tango' kitabı üzerinden; aile kurumunun zayıflatılması, baba otoritesinin sarsılması, kadın-erkek ilişkilerinde rollerin değişmesi, gençlerin sapkın akımlara yönelmesi ve küresel aklın insanlığı yeniden yapılandırma projelerini konuştuk. O kadar çarpıcı başlık çıktı ki, konuşurken ikimiz de yorulduk. Lafı çok uzatmadan ilk bölümden rafine ederek; hemen herkesin gördüğü, bildiği, konuştuğu, yaşadığı, yeni ve korkutucu gelişmelerden, alışkanlık ve dayatmalardan örnekleri sizlerle paylaşacağım. Ersin Çelik, Mustafa Merter.TÜRKLER DE İSVİÇRELİLER DE KABUL ETMEZDİMustafa Merter Hoca Batı'da yaşamış ve seküler dünyayı çok iyi biliyor. 70'li yılları İsviçre'de geçirmiş. Sonra Almanya ve Amerika süreçleri var. Bir gün kendisini şoke eden bir röportaja şahitlik ediyor ve araştırıyor. Anomalileri gördükçe yazmaya karar veriyor: "Alpler'e doğru gidiyorum. Radyoyu açtım. Çocuklarla mülakat yapılıyor. Çocuk diyor ki 'benim iki babam var.' Sekiz on yaşlarında. İsviçre'nin resmi radyosunda konuşuyor. Dondum kaldım. Aklımda şu sual; Bizim zamanımızda, ben 1975'te Lozan Tıp Fakültesi'nde okurken böyle bir şey olur muydu, bizim dünyamızda. Bunu biz Türkler belki kabul etmezdik ama İsviçre'liler de kabul etmezdi. Ne oldu dünyaya Ondan sonra bir derin tefekkür, derin araştırma dönemim başladı. Vakıf olup da bir şey yapmamak, çok büyük bir acı. Eyvah dedim zamana karşı yarış. Çünkü her an alan kaybediyoruz. Her an işler daha kötüye doğru gidiyor. İstatistikler onu gösteriyor."BEN NE GÖRDÜM O İNSANLARDAMerter Hoca her şeyden önce bilimadamı ve danışanlarının yanı sıra gözlemlerini dünyadaki verilere dayalı yapıyor. Kendisine dehşete düşüren manzaraları da analiz ederek meseleleri bir bütün olarak ele alıyor. Mesela yıllar önce Kaliforniya'da gördüğü insan manzarasıMustafa Merter: "İstatistikler meydanda. Bilimsel çalışmalara baktığınız zaman özellikle, 2012 tarihinden sonra yani akıllı telefonların devreye girmesinden sonra. Jean Twenge'nin 'İnternet Nesli' kitabı var. Lütfen okunsun o kitap. İçindeki istatistiklere baksınlar. Zaten Twenge de 'bir tsunami' diyor. Ama 2012'den evvel, benim Kaliforniya'da gördüğüm o insanlardaki o kararma, iletişimdeki bir acayiplik. Tutukluk. Twenge'nin kitabı yayınlandığı zaman anladım. 'Ben ne gördüm o insanlarda' dedim. Ya bu kadının anlattıklarını gördüm ben insanlarda. "ART ARDA YUMRUK YİYEN BOKSÖRLER GİBİ GROGİ OLDUK"'Beyaz ekran' bağımlılığının insanlığı bir yıkıma götürdüğü herkesin malumu. Kullanım süreleri ortada. Mustafa Merter, yaşadığımız dönüşümü cep telefonlarının hızlandırdığını ancak temelinde sinema yani Hollywood olduğunu ve insanın taraflarımızın nasıl yontulduğuna dikkat çekiyor: "Temelinde sinema var. Sonra bilgisayara geçildi. Ondan sonra televizyona ve cep telefonuna geçildi. Şimdi burada biraz ince insanlığı yani insanın ince yapısını anlamak lazım. Sekiz saat boyu bir ışık, şekil, enformasyon art arda gelen bombardıman gibi gelen bir tesire maruz kalmak bize nasıl bir zarar veriyor Bu neye benziyor biliyor musun Ersin Bir boksörün aldığı art arda yumruklara benziyor. Boksör grogi olur. Yani sersemler. Gözleri donuklaşır. Hakem farkına varır maçı durdurur. İşte bu şekilde insanlık. Bütün insanlık hipnotize olmuş gibi ve çevresine bakmıyor. Güzellikleri görmüyor. Anı yaşayamıyor." "DELİCESİNE HIZLANDIK, EKRAN BİZİ HİPNOTİZE EDİYOR"Anı yaşayamamak. Cep telefonu olan ve sosyal medyayı aktif kullanan herkesin farkında olduğu ama kendine itiraf edemediği bir başka meseleMustafa Merter: "Kur'an-ı Kerim üzerinden gidersek, "Biz işaretlerimizi çevrenizden ve kendi üzerinizden size göstereceğiz" buyuruyor Rabbül Alemin. (Fussulet Suresi, 53. ayet) Ve bu işaretler Ersin'ciğim bizi rahatlatıyor. Tefekkür ediyoruz. Güneşin batışına bakıyoruz. Bazen konuşmaya da gerek yok, susarız. Bakarız. Bu işte yavaşlama. Renkten renge