Yapay zeka bizi nasıl işsiz bırakır
Son dönemlerde iki özel uğraşım var. Hem de uçtan uca... Bir yandan sular seller gibi hatırat okuyorum. Diğer yandan yapay zeka chat robotlarında aramalar ve sorgulamalar yapıyorum. İnanılmaz keyifli ve öğretici bir geçişkenlik. Şunu net anladım; geleceği besleyecek tek damar geçmişlerimiz olacak. Yaşanmışlıklar, yani anılarımız.Yapay zeka araçlarının; merak, heyecan, hayretle deneyimlendiği ve "insanın hikayesizleştirme sürecinin" başladığını düşündüğüm dönemde, mühim kişilerin anıları üzerinden geçmişte dolaşmaya çıkmak beni bir konuda cesaretlendirdi. Teknolojik gelişmelerin, duygu ve düşüncenin yerini alması pek mümkün görünmüyor. Bu durumda, "yapay zeka araçları ve robotları üzerinden dillendirilen 'insanların yerine geçecekler, işlerini ellerinden alacaklar korkusu' boşuna mı" diyenler olacaktır. Boşuna değil. O korkuyla yüzleşeceğimiz acı bir gerçek. Lakin mevcut gelişim hem normal zeka hem de yapay zeka için sürdürülebilir olamaz. Şöyle açayım; dijital ekosistem bizleri hayatımızı kolaylaştırarak kuşatırken, zihinsel gelişimin, düşüncenin, fikir üretiminin yavaşlaması da söz konusu. Öyle görünüyor ki içinde bulunduğumuz çağda böyle bir kısır döngüye girilecek. Ancak böyle bir yavaşlama sadece fikir üretimini durdurmaz. Neticede insanların geliştirdiği ve yine insanların verilerinden beslenen yapay zeka araçları da kısır döngüye girecek ve gelişimin durması söz konusu olacak. Yani insanlar düşünmez ve fikirler sunmazlarsa, örneğin duygularla inşa edilen etkileyici hikayeler ortaya konulmazsa yapay zeka botları da bir süre sonra dikkat çekici metinler, resimler, fikirler, film senaryoları üretemeyecekler.Örneğin; OpenAI'nin bir süredir kullanıma sunduğu Chatbot'un öğrenme aşamasında olduğu çok bariz. Henüz kişiselleştirilmiş arama motoru işlevi görüyorlar. Ancak Google ile kıyaslarsak arka planda büyük farklılıklar var. Chatbotlar insanların ne düşündüğüyle ilgilenmiyor. Kullanıcıların aramalarından, neyi nasıl düşündüklerinin verisini topluyorlar. Yani her kullanıcı, sorgulamalarıyla kişiselleştirilmiş sanal asistanını geliştiriyor. Bunu hissettiğim anda korkularımdan bir nebze sıyrıldım. Lakin bu da kişisel bir direniş. Ben teslim olmamayı tercih ediyorum. Hayatı bu seviyedeki chatbotlara yükleyerek yaşamak isteyenler ise yukarıda dikkat çektiğim kısırdöngüye kapılacaklardır. İşte o zaman "yapay zeka bizi işsiz mi bırakacak" korkusunu iliklerine kadar hissedebilirler. Öğrenmeyi, yazmayı, konuşmayı, hikayeler biriktirecek bir yaşamı tercih edenler ise yapay zeka asistanlarını geliştirdikleri seviyede ve hep bir adım önde olacaklar.Hatırat okumak bu döngüyü kırarGelelim hatıratlara Nehir söyleşiler, anılar, biyografiler, notlar, belgeler Cumhuriyet devri uygulamalarını bir din adamının gözünden İsmail ve Mustafa Kara kardeşlerin babaları Kutuz Hoca'nın hatıralarından, sürgünleri, öncesi ve sonrasıyla 27 Mayıs'ı Abdülmelik Fırat'ın 'Mezopotamya Gülü'nden, 12 Eylül'ü ve yargılama süreçlerini Recai Kutan'ın 'Kirazlıdere Tutukevi Penceresi'nden, 28 Şubat'ın garabet uygulamalarını ise İskender Pala'nın 'İki Darbe Arasında' kitaplarından farklı yönleriyle okudum. Son yıllarda ise Şaban Teoman Duralı'nın nehir söyleşisi 'Öyle Bir Geçer ki Zaman' ile Ali Ulvi Kurucu'nun beş ciltlik hatıratını üzerlerinde notlar alarak kütüphaneme kaldırdım. Allah uzun ömürler versin, İhsan Süreyya Sırma'nın 'Pervari'den Paris'e' nehir söyleşisini de başköşede tutuyorum. Bu üç eseri çok fazla gence de tavsiye ettim. Ardından hatırat okumaya bir süre ara verdim. Geçtiğimiz aylarda Ahmet Muhtar Büyükçınar Hoca'nın sarsıcı hayat hikayesini okumaya başlayınca 1920'lerden sonrasını yeniden ve farklı kişilerin hayatları üzerinde ele