Yapay siyaset ve zahmetsiz seçim!

Özgür Özel, CHP'nin belediye başkan adaylarını belirlerken yapay zekâdan yararlandıklarını söyledi. Övünerek, "Yapay zekânın adayları var"dedi ve bazı adayların sloganlarının bu yöntemle belirlendiğini de ekledi. Hayatın ironisidir ki aynı Özgür Özel, yapay zekâya övgüler yağdırdığı gün otobüs üzerinde İzmir adayı diye bir görevlinin elini kaldırdı. Allah'tan elini tuttuğu adam panikle, "Ben değilim Cemil Tugay sol tarafta" diye uyardı da İzmir halkı yeni bir şok yaşamadı.Özgür Özel büyük bir gururla yapay zekâ ile çalışmaktan övünedursun, CHP, açıkladığı adayları patır patır geri çekmeye, değiştirmeye başladı. İzmir'de Karaburun ve Çiğli'de ilân edilen adaylar değiştirildi. İstanbul Esenyurt'ta açıklanan aday, DEM ile pazarlık sonucu geri çekiliyor. Hatay'da Lütfü Savaş'ı devre dışı bırakmanın formülleri aranıyor. CHP'de kazanın kaynamadığı ilçe ve seçim bölgesi yok desek yeridir. Ancak konumuz yapay zekâ, CHP'nin siyaseti anlama ve yapma biçimi. Aslında CHP'nin yapay zekâdan yardım alması, seçmenin önüne bilgisayar yordamıyla belirlenmiş, yani verilerin atadığı isimleri çıkarması hiç sürpriz değil. CHP hep kolaycılığa kaçan bir parti oysa. Kolaycılığını siyasetin her aşamasına da taşıyor. Ambalajlarla göz boyayan, bol bol umut vadeden, "Bu sefer oldu" diyerek önce kendini sonra da seçmenini kandıran, sandıktan çıkan sonucu ve yenilgiyi kabullenmeyen, faturayı her daim karşısında kaybettiklerine ve aslında halka kesen parti olma özelliğinden milim şaşmıyor. Yapay zekânın belediye başkan adaylarına da parti fıtratının eriştiği son nokta diyebiliriz.Tarihten bir örnekle devam edecek olursak; CHP çok partili sisteme geçildiğinden beri tek başına iktidar olamıyor. Halk Partisi için ağır hezimetle sonuçlanan 1950 seçimlerinde, Demokrat Parti'nin en önemli kozu "Yeter Söz Milletindir" afişi ve Adnan Menderes'in halkla iç içe olduğu, ülkeyi meydan meydan dolaştığı seçim kampanyasıydı. CHP, 1950'den beri, -Bülent Ecevit dönemi hariç- siyasal iletişimde rakiplerinden geride kalıyor. Çünkü sahaya inmiyor. Bu nedenle de yüzleşmediği, önceliklerinden haberdar olmadığı halkı ikna edemiyor. Teşkilatından, tabandan ve halktan kopuk, mevcut sosyolojiyi analiz etmekten yoksun, zahmet etmeyen CHP'nin bir başka sorunu da halkın tercihlerini kabullenmeyen, sonuçlardan ders çıkarma gereği bile duymayan kurumsallığını değiştirmemesidir. Bu da bir sebep-sonuç ilişkisi. Geçtiğimiz 14 Mayıs seçimlerinden sonra deprem bölgesi seçmenini merkeze alarak, kendilerine oy vermeyen herkesi aşağılayan, ırkçı ve faşist söylemelerde bulunan anlayışı