Yalan haberle mücadele mi 'topluluk kuralları' mı

Sosyal medyayı 'denetlemek' ne kadar mümkün Bu ucu açık bir soru ve ben artık mümkün olmadığını düşünüyorum. "Kim denetleyecek ya da denetleyebilir" sorusunun yanıtını da ancak sosyal medya şirketleri verebilir. Açıkça ifade etmeliyim ki devletlerin denetleme eşiği fazlasıyla aşıldı. Zamanında kontrol mekanizmaları oluşturmayan ülkeler son birkaç yıldır çeşitli önlemler almaya çalışıyor. Neyin önlemi mi Yalan, dezenformasyon, itibar suikastı, nefret söylemleri, terör propagandası, kamu düzenini bozma ve hak ihlallerinin önüne geçilmek isteniyor. Tüm dünyanın ve tüm demokrasilerin en büyük sorunu; internet ve sosyal medyanın tahakkümü altında "yönetiyormuş gibi görünmek" artık. Örneğin; seçimlerin güvenliğini sağlamak için mükerrer oy kullanmanın önüne geçmek yetmiyor. Hangi ülkede seçim olursa olsun hem siyasetçiler hem de geleneksel medya, sosyal medyanın manipülasyon gücünü, sonuçlara etkisini tartışıyor. Dünya hala 2016 yılında ABD'de yapılan seçimlerde Amerikan halkının iradesinin, sosyal medya verileri üzerinden nasıl manipüle edildiğini ve oluşan algının sandığa yansımasını konuşuyor. (Bakınız: Facebook ve Cambridge Analytica şirketinin veri skandalı.)Türkiye'de de 8 ay sonra seçime gidilecek. İktidar da muhalefet de Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılına denk gelen seçimlere "hayati" gözüyle bakıyor. Hatta muhalefet cephesi "son şans" diyor. Böyle bir atmosferde ve sosyal medyanın gölgesi altında yapılacak seçimler ne denli sağlıklı ve demokratik olabilir Üstelik taraflar birbirlerini sosyal medyada üretilen algılar üzerinden ekarte etmekle itham ederken. İktidarından muhalefetine tüm siyasi parti ve oluşumlara tek tek sorsak; sosyal medya üzerinden mağdur edildiklerini söyleyeceklerdir. Söylüyorlar da. Buna vatandaşlar, sosyal medya jargonuyla "kullanıcılar" da dahil. Twitter'da "gerçek kullanıcı" olan hemen herkes görünürde mevcut ortamdan şikayetçi. Herkes dertli. Mustarip. Algı savaşlarının, trol saldırılarının bitmesini istiyorlar. Dahası sosyal medya şirketlerinin önlemler almasında hem fikirler.Madem iktidar da muhalefet de kullanıcı da seçmen de bu durumdan şikayetçi. O zaman hukuki önlemler alınması gerekmez mu "Evet" dememek elde değil. Lakin siyasi partiler bu konuda uzlaşamadı. İki yıldır gündemde olan, üzerine çalışmalar yapılan ve'Dezenformasyonla Mücadele Yasası' olarak adlandırılan kanun teklifleri şu günlerde TBMM'de oylanıyor. Şimdiye dek TBMM Genel Kurulu'nda 14 madde kabul edildi. Bu 14 madde genel olarak internet haber sitelerini kapsıyor. Milletvekillerinin önümüzdeki birkaç günde görüşüp oylayacağı 15 madde daha var. Sosyal medyayı ilgilendiren teklifler de bu maddelerde ele alınıyor. Kabul edilirlerse Türk Ceza Kanunu'na "halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçu eklenmiş olacak. Tartışma da buradan çıkıyor.Biraz daha açarsak; yanıltıcı bilgiyi üretenler kadar "yayanlar" da artık sorumlu olacak. Halk arasında endişe, korku veya panik yaratacak, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, yayanlara 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor. "Yaymak", Twitter'dan bildiğimiz RT'lemek demek. Ya da bir içeriği paylaşmak. "Yahu altı üstü bir RT'ye hapis cezası