'Soykırım Defteri': Bu tuzağa düşemeyiz!

Mısır'da atılan imzalarla birlikte, Gazze semalarında aylardır uğuldayan ölüm makinelerinin motorları sustu. Birkaç gecedir, hayatta kalan çocuklar bomba sesleriyle değil, annelerinin ninnileriyle uykuya dalıyor. Bizleri bir anlığına teskin eden bu sessizlik, bu kısacık nefes anı şüphesiz çok değerli. Ancak bu sükûnetin, bu ferahlamanın vicdanlarımızı sağırlaştırmasına, hafızamızı köreltmesine asla izin vermemeliyiz.

Liderler önceki gün Mısır'ın Şarm el-Şeyh şehrinde, adı "Barış Zirvesi" olan bir masada toplandılar. O masada Türkiye, Katar, ABD ve Mısır'ın garantörlüğünde imzalanan bir ateşkes metni var. Siyasi ve pragmatik nedenlerle hazırlananYeşil Kapaklı Dosya'daki şu taahhüdün altını çizelim:"Bölgeyi; ırk, inanç, renk veya etnik köken ayrımı gözetmeksizin herkes için onurlu, güvenli ve refah içinde bir yer haline getirmeyi taahhüt ediyoruz."

Kâğıt üzerinde güzel duran bu "barış" dili, aslında denkler arasında olmayan bir işgali, tarihte görülmemiş bir soykırımı durduran anlaşmadan ibaret. Peki ne oldu da bu masanın kurulması icap etti Trump'ın Netanyahu'ya "Tüm dünyayla savaşamazsın" çıkışıyla başlayan, BM'de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çabaları ile kurulan temaslar ve akabinde İslam ülkelerinin liderleriyle devam eden siyasi süreç, İsrail'i bu ateşkese mecbur bıraktı aslında. Yoksa İsrail gerçekten de tüm dünyayla, devletlerle olmasa da halklarıyla savaşmak zorunda kalacaktı. Yükselen öfkenin Akdeniz'i yarıp Gazze sahillerine nasıl ulaştığını geçen hafta an be an yaşadık. Şu da var: Filoların ardı arkası kesilmeyecek, İsrail, olası tüm müdahale senaryolarını göze alan siviller tarafından abluka altına alınacaktı.

Şimdi ise önümüzde ateşkesi temin eden Yeşil Kapaklı bir dosya var. Bu dosya başka ve daha kanlı bir kaydı, asıl dosyayı kapatmamalı. İnsanlığın vicdan masasında, o siyasi metinlerin çok ötesinde, asla kapanmayacak bir başka defter daha duruyor:Soykırım Defteri.

O defter, 1948'den beri boyunlarda asılı kalan ev anahtarlarının, yerle bir edilen Filistin köylerinin, "Gazze'deki her çocuk açlıktan ölmeli" diye katliam fetvası veren hahamların ve o fetvayı alkışlayan kalabalıkların kaydını tutuyor. Sayfaları kanla, gözyaşıyla ve insanlığın utancıyla yazılmış bu defter, bir halkın nesillerdir süren adalet davası aynı zamanda.

Tarih, bazen liderleri en zor kararlarla yüzleştirir. Tıpkı bilge lider Aliya İzzetbegoviç›in, Bosna'daki soykırımı durdurmak için imzaladığı Dayton Anlaşması gibi. Aliya, o anlaşma için"Bu adil bir barış olmayabilir fakat süren bir savaştan daha iyidir"derken, aslında siyasi bir metni değil, insani bir zorunluluğu imzaladığını bildiriyordu. Çünkü o imzanın ardında, ölmeye devam edecek binlerce gencin hayatı vardı. Aliya, "adil olmayan bir dünyanın adil olmayan anlaşmasını", halkının tamamen yok olmasını engellemek için kabul etmişti. Gazzeliler ve Hamas adına ateşkese irade koyan Türkiye ve Katar başta olmak üzere diğer İslam ülkelerinin bakış açısının aynı olduğundan eminiz.

Bugün Gazze'de ateşkesi kabul etmek bu ağır tarihsel sorumluluğun bir yansımasıdır. Bu, davadan vazgeçmek değil, davanın sahibi olan insanı yaşatma iradesidir. Ancak İsrail'in ve hamilerinin asıl hedefi, bu insani zorunluluğu istismar ederek Soykırım Defteri'ni tamamen kapatmak olacaktır. Ateşkesi, uluslararası mahkemelerde süren yargılamaları akamete uğratmak, "artık barış geldi, geçmişi unutalım" diyerek işledikleri suçların hesabını vermekten kurtulmak için kullanmak isteyecekler şüphesiz.