Müslüman bir ülkede bu ne cesaret

Derginin, haklı tepkiler üzerine yaptığı ve bildiğimiz yayın duruşuyla uzaktan yakından alakası olmayan "Peygamber efendimizin tasviri yoktur. Karikatürü böyle yorumlamak için çok kötü niyetli olmak lazım" açıklaması da önceden hesaplanmış gibi. Çünkü "Peygamber Efendimiz" hitabı hassasiyetinde olan bir yayın organı o pespayeliğe asla imza atmaz, bu düşüncede olan bir çizeri de barındırmazdı. Mantık yürütürsek, yani "Peygamber Efendimiz" hürmetinden bakarsak Leman burada çarçabuk boşa düşüyor.
Bir kere İran ve İsrail'i 'Muhammed' ve 'Musa' isimleri ile tasvir etmek peygamberleri savaştırmaktır. Karikatür kastını aşmış da aşmış.
Zaten Leman'ın "Burada karikatürün çizeri İsrail tarafından öldürülen bir Müslümanı konu ederek mazlum Müslüman halkın haklılığını çizmek istemiş olup, dini değerleri aşağılama amacı asla bulunmamaktadır" izahı da izaha muhtaç. Çünkü karikatürde ölmüş ve güya ruhları göğe yükselen iki kişi var. Biri Müslüman, diğeri de Yahudi.

Şu da var: Karikatürü çizen Doğan Pehlivan'ın ideolojik görüşleri bu karikatürün nasıl bir amaçla ya da duyguyla çizildiğinin işaretlerini veriyor.


Pehlivan'ın sosyal medya hesaplarından daha önce yaptığı bazı paylaşımlara bakalım:


"İslam Türklere zorla sokulmuş bir kazıktır."


"Mazlum İslamcı yoktur. S git bu cumhuriyetten denilmemiş İslamcılar vardır sokaklarda."


Ortaya Pehlivan'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ve AK Partililere galiz küfürler ettiği bir sürü eski tweetleri de saçıldı ve hepsi hızla silindi.


Haliyle, "İslam Türklere sokulmuş bir kazıktır" diyen ya da İslamcıları Türkiye'den kovmak isteyen bir çizerin ve onu vitrinde tutan bir derginin, "Peygamber Efendimiz" deme inceliğinde olduğuna inanmak "saflık" olur.
Peki Türkiye'de, Müslüman bir ülkede böyle bir hadsizlik ne amaçla yapılır
Daha önce birçok kez tecrübe ettik. Leman'ın dini değerlerimizle alay ettiği ve dindarları ayaklar altına aldığı (malum kapağı hatırlayın) ilk karikatürü değil. Ancak şunu biliyoruz, bu tarz hassas karikatürler "çizgiyi aşmak" için çizilir ve oluşacak kaosu beslemek için de yayımlanır.
Fransa'da yayın yapan mizah dergisi Charlie Hebdo'nun Peygamber Efendimizi hedef alan karikatürleri yayımlaması ve akabinde 7 Ocak 2015'te Paris'teki ofisine yapılan saldırıda 11 kişinin öldürülmesi bir kurguyu beraberinde getirdi. Karikatür provokasyonu ve ardından DEAŞ bağlantılı isimlerin dünyaya izlettikleri vahşet Batı'nın İslam karşıtı pozisyonunu şekillendiren bir gerekçeye dönüştürüldü. Üstelik DEAŞ da Türkiye sınırlarında güya bir diğer terör örgütü PKK'yla çatışıyor ve yine Batı medyası ülkemizi PKK'ya karşı DEAŞ ile iş birliği yapmakla suçluyordu. Amaçlanan ise sınırlarımızda bir PKK devleti kurmaktı.
Yakın geçmişteki karikatür soslu sebep sonuç ilişkisi hepimizi düşündürmeli. Çünkü Leman dergisinde yayımlanan karikatür de zamanlama açısından benzer sonuçların kapısını aralayabilecek bir provokasyon görünümünde. Sosyal medyanın nasıl hareketlendiğini ve hassas insanların öfkeyle nasıl sokaklara indiğini gördük. Karikatürü çizen ya da çizdirenlerin bu öfkeli hassasiyeti hesap etmemiş olmaları düşünülemez. Aksine sinir uçlarına dokundukları çok bariz.

Peki ama neden


Türkiye'de yakın ve uzak geçişteki tüm toplumsal olaylar, darbeler, tüm etnik ve ideolojik çatışmaların ucu dışarıya dayanıyor. Türkiye sosyolojisinin kriz laboratuvarına dönüşme potansiyeli de biliniyor.