Mucizeye yolculuk: O dağ orada duruyor!
Vakit gece yarısını geçmişti, gün ağarmaya duracak birazdan. Nur Dağı'nı tırmanacağız, 600 metre. Hava gündüze göre serin, şehre göre çok yumuşak ve Cebeli Nur'un zirvesinden eteklerine doğru esinti var. Derinden gelen bir iç ses eşliğinde yürüyoruz. İmana, Kitab'a ve nübüvvete dair ilk bilgilerin, İslam'ın yeşerdiği ilk noktaya ulaşacağız. Rehberimiz, Hocamız ve artık Hac arkadaşımız İrfan Açık anlatıyor: - Hira'dan gelen temiz ve sağlıklı havaya gönül pencerelerimizi ardına kadar açmalıyız. Hira arayış yeri demektir. Dilimizde, İslam dinini ve Efendimiz'in peygamberliğini bulunduğumuz dağdan ilan eden ilk ayetler: "Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı. Oku! İnsana bilmediklerini belleten, kalemle (yazmayı) öğreten Rabbin, en büyük kerem sahibidir" (Alak, 1-5).Cebeli Nur'un silüetiyle hemhâliz artık. İslam'ın insanlığın zirvesi olduğunun vücut bulmuş hâli adeta. Toprak yol bitiyor. Kayalık merdivenlerin başlangıcı. Zifiri olmasa da karanlık. Yukarıdan inen bir Türk, "Dikleşiyor. Telefonunuzla ışık yapın ve kesintisiz çıkmayın, dinlenin" diyor. Kayaların uçlarında ve basamaklarda oturanlar var. Selamlaşıyoruz. Bir teyze, o da Türk: - Evladım az dinleneyim, devam edeceğim inşallah. Çıkabildiğim yere kadar.Biraz sonra ellerinde fırçalarla kayaları süpüren, çöpleri toplayan dilencilerle karşılaşmaya başlıyoruz. - Hacım Allah kabul etsin, sadaka. Neredeyse 10 basamakta bir süpürgeli dilenciler. Türkçe konuşuyor ve ısrarla, "söz" istiyorlar. - Hacı abim, o zaman dönüşte inşallah. Türkçe cümleleri kalıp kalıp ezberlemişler. Demek ki Hira Mağarası'nı daha çok Türkler ziyaret ediyorlar. Zirveye yaklaştıkça ziyaretçilerin sayısı artıyor. Sağda solda bulduğu düzlükte, kayaların üzerinde namaz kılanlar var. Saate bakıyorum 03.15 olmuş. En tepeden önceki son duraktayız. Balkon gibi. Mekke şehri ve Harem-i Şerif bölgesi tüm ihtişamıyla karşımızda. Seyre dalıyor, nefesleniyoruz. Efendimiz'in sığındığı dağdayız, Efendimiz'i kucaklayan kayaların üzerinde Mekke'de 1400 yıldır değişmeyen, dönüşmeyen tek yer Cebeli Nur olabilir mi Her adımında Kutlu Elçi'nin ayak izleri var. İnsanlara en doğru yolu gösteren vahyin yolundayız. Hz. Hatice Annemiz de çok kez tırmanmış Cebeli Nur'a. Efendimize eşlik etmiş ya da günler süren inzivalarda azık götürmüş eşine. Çok az süt, kurutulmuş et veya zeytinyağı ile kuru ekmekİrfan Hoca, Hatice Annemizin aldığı en yüce selamı aktarıyor:- Hz. Peygamber Efendimiz yine Hira'da iken Cebrail gelerek Hz. Hatice'ye hem Cenâb-ı Hakk'ın hem de kendisinin selâmını söylemesini ve cennette ona içinde çalışıp yorulmanın bulunmadığı, inciden oyulmuş sakin bir köşkün verileceğini müjdelemesini istemiştir.Ve artık zirvedeyiz. Kalabalık. Takat bulan, nefesi yeten her yaştan insan tırmanmış. Hira Mağarası, zirvenin 20 metre aşağısında. Kâbe'ye bakıyor. Dar bir geçitten erişiliyor ancak. Bir görevlisi, bekçisi yok. Ziyarete gelenler düzenliyor sırayı. Bir oyukla karşılaşacağımızı zannedenler olarak şaşırıyoruz. Üst üste yığılan kaya blokları arasında kalmış iki tarafı açık, tünel girişine benzeyen küçük bir boşluk Hira. İçindeki kişinin başı tavana değmeyecek şekilde durabileceği kadar yükseklikte ve ancak uzanabileceği genişlikte.Efendimiz, Peygamberliğinden önce de Ramazan aylarında Hira'ya gelir ve günlerini, gecelerini ibadetle geçirirmiş. İçine girebilenler sırayla, teberrüken 2 rekât namaz kılıyor. Sonra, kendisine uygun bir kaya bulan seyre dalıyor. Hira'dayız. Mekke'yi izliyoruz. Harem-i Şerif çok net görünüyor. Allah