Gazze yolunda: Kahire'ye girene kadar neler yaşadık
HERKES KENDİNDEN MES'UL
Bu arada önemli bir detay vardı. Bu kadar insandan kim sorumlu olacaktı Yanıtı çok netti. Herkes kendinden mesul olacaktı. Tamamen gönüllü ve rıza ile çıkılan bir yolculuktu. Etik Sözleşme ve Katılımcı Onam Sözleşmeleri'ni imzaladık. Uyacağımız kuralları, olası riskleri bildiğimizi beyan eden metni de okuyarak videolu beyanda bulunduk.
BİLİNMEYEN YOLUN SONU GAZZE
Buradan bakınca belirsiz ve bilinmeyen bir yolculuk gibi gelebilir. Aksine binlerce insan bir bilinene, 600 gündür soykırım altındaki Gazze'deki ağır duruma odaklanmıştı. Bu nedenle de yürüyüşün nasıl olacağına dair bana soran herkese "Allah Kerim" demenin ötesine geçmedim. Sunulan detaylı bir plan yoktu. Zaten Mısır'dan alınmış bir izin de söz konusu değildi. Kervan yolda düzülecekti. Kahire'ye gidilecek. Bir iki gün konaklanacak. Diğer ülkelerden gelen aktivistlerle temas kurulacak ve başkente 160 kilometre uzaklıktaki, Süveyş Kanalı kıyısındaki İsmailiye şehrinde buluşulacak, ardından da sırasıyla; Ariş'e, geçit vermez çölleriyle bilinen Sina yarımadasına ve oradan da Gazze sınırına kilometrelerce sürecek yürüyüş yapılacaktı. Ariş'ten Refah'a kadar 3 gün sürecek 50 kilometrelik zorlu bir yolculuk olacaktı ve 17'sinde Refah'a ulaşmak planlanıyordu.
DEPORT EDİLENLER VAR GİRENLER YÜRÜYECEK
Türkiye'den gidişler salı günü (10 Haziran) başlamıştı, çarşamba-perşembe günleri ise yoğunlaştı. Amaç dünyanın dört bir yanından gelen aktivistlerin cuma günü öğleden sonra İsmailiye'de buluşmasıydı. Lakin Mısır devleti 'Büyük Gazze Yürüyüşü'nün yapılması için resmi izin vermediği gibi engel olacağının işaretlerini de veriyordu. Peki Mısır bu kadar aktiviste müsaade edecek miydi Bu soru herkesin zihnini kurcalarken yanıtını ilk gidenlerden almış olduk. Gazze yürüyüşü öncesinde Mısır'a girmenin ne denli çetin olacağını ve insanların nelerle karşılaşacağını Kahire Uluslararası Havalimanı'ndan gelen deport, gözaltı ve bekletme haberleriyle almış olduk. Mısır polisi, Türkiye'den inen uçakları ablukaya almıştı. Kocaeli'de yerel muhabirlik yapan genç meslektaşım Furkan Çalışkan'ın çarşamba gece yarısı indiği havaalanında saatlerce sorgu ve bekletmenin ardından perşembe sabahı deport edildikleri anları gözyaşları içinde anlattığı videoları izleyince hemen bir durum değerlendirmesi yaptık. Mısır, yürüyüş için gelenleri ülkeye sokmuyordu. Öyle ki yürüyüşle alakası olmayan ve Mısır'a gezmeye gelen Latin Amerikalı onlarca turisti de deport etmişlerdi. İlk karar şuydu: Kamp ve barınma malzemeleri götürülmeyecek, turistik otellerde birkaç günlük rezervasyon yapılacak ve ucu açık dönüş biletleri alınacak.
SAHTE REZERVASYONLA MÜHRÜ BASTIRDIM
Ben de öyle yaptım. Piramitler bölgesinde bir otele üç günlük rezervasyon yaptırdım ve dönüş biletimi de ona göre açığa aldım. O gün ve gece, ülkeye girebilenler de vardı deport edilenler de. Kahire'ye indiğimde cuma sabah 04:30'du. Kapıda vizemi aldım. Pasaport sırasına girdim. Bu arada THY uçağı ile gelenlere tek bankoda toplanmaları anonsu yapıldı. Topluca sınır dışı edecekler diye düşündüm ve risk alarak o sıraya girmemeye karar verdim. Benden kaç sıra önceki Arap turistlerle tartışan kadın pasaport polisi gerilmiş ve bu arada sıra bana gelmişti. Neden geldiğimi sordu. Turist olduğumu söyledim. Pasaporttaki resme ve bana birkaç kez baktı, sayfalarını çevirdi, gittiğim ülkelere baktı ve damga basmadan geri uzatırken tam karşıdaki havaalanı polisinin odasını gösterdi. Buraya kadardı ve deport işlemi başlayacaktı sanırım. "Sıra çok uzadı, git oradaki polisleri turist olduğuna ikna et" dedi. Yani bir şansım daha vardı. Ofisten içeri girdim, genç bir polis vardı. Ardımdan orta yaşlarda tecrübeli olduğu belli olan bir polis daha girdi kapıdan. Pasaportumu verdim ve "I'm turist" dedim. Otel rezervasyonumu sordu. İnternet üzerinden yapılan ve aslında kağıt üzerinde bir konaklama belgesiydi. Çıktısını almıştım. İnceledi. Nerelere gideceğimi sordu, birkaç gezilecek yer ve yine açılacak müzeyi söyledim. Dönüş biletimi istedi, gösterdim. Yanındaki tecrübeli polise dönerek, kalacağım otelin turistik olduğunu söyledi. Onayı aldı, mührü bastı ve Türkçe "hoş geldin" dedi. Belki 5 dakika sürdü ama o anları 5 safya yazabilirim. Çıkış kapısına yürürken içimden, medya grubumuzun konaklama sorumlusu Sezai Şengül'e dualar ediyordum. Sayesinde, Mısır polisi Kahire'ye 30 kilometre uzaklıktaki turistik bir otelde kalacağıma inanmıştı.
GÖSTERMELİK KONAKLAMA GERÇEK OLUYOR
Aslında o otelin önünden dahi geçmeyecektim fakat gidip iki gece kaldım. Çünkü Filistin İnisiyatifi'nin programlarında yaptığı Arapça ve İngilizce konuşmalarla de tanınan Enes Yalman, bir gün önce farklı bir ülkeden Mısır'a gelmiş, kapıda 4 saat bekletilmiş ve sorgu esnasında benden acil otel rezervasyonumu istemişti. Bu arada da bahsi geçen otele bir haftalık rezervasyon yaptırmıştı. Beni havaalanına almaya da Enes geldi. Göstermelik konaklama otelimizin ne denli doğru bir seçim olduğunu ise gece ve sabah Kahire'deki otellerde kalan çok sayıda aktivistin baskınlarla gözaltına alınıp sınır edişi edilmesiyle tescillemiş olduk. İlginç ve işe yarayan bir detay daha vereyim: Enes beni otele pasaportum ile değil de kimlik numaram ile turizm acentesi üzerinden misafir olarak ve soyadımı farklı yazdırarak kaydettirmişti. Nedeni sorduğumda, "Burada kalmamız gerekebilir. Sen yayınlar yapacaksın. Hemen bulamasınlar" yanıtını verdi.
NE ZAMAN YÜRÜYORUZ
Ekip olmak böyle bir şeydi ve birkaç saat sonra üç kişiydik. Karamürsel'de yaşayan ve işinde gücünde sıradan bir vatandaş olan Nizamettin Kaymak ağabeyimiz de gelmişti. İki gün önce farklı bir meseleyi konuşurken yürüyüşe geleceğimi söylediğim anda "ben de geliyorum" demiş tüm programlarını iptal etmişti. Delegasyonla ile görüşüp kaydını yaptırmıştı ve tam bir turist gibi karşımızdaydı. Sabah gelmiş, pasaporttan geçmiş ve hatta Tahrir Meydanı'na gitmiş, müzeyi de gezmişti. "Ben turist olduğumun izlerini bıraktım" dese de ikide bir "Ne zaman yürüyoruz" diye soruyordu.