Gazze Yolunda - 2: O yolu aştık ama Refah'ın eşiğinden döndük
ŞİFRE: YASİN 9
Yol bir kez daha açılmıştı ancak Enes, delegasyon-dakilerden birinden yarım saatlik mesafedeki bir noktada daha gişelerin olduğunu ve orada da araçların durdurulduğunun haberini almıştı. Ne yapacağımızı bilmiyorduk. Enes, tebessüm ederek "Yasin 9" hatırlatmasını yaptı. Yasin Suresi'nin 9'uncu ayeti iki gündür aramızda bir şifreye dönüşmüştü. Enes Yalman'ın manevi kalkan inşasıydı. İstanbul'dan uçağa binmeden saatler önce mesaj atarak, "abi sürekli bu ayeti oku" demişti. "Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapattık, artık göremezler" mealindeki ayet zaten ezberimdeydi. Uçağa bindiğim andan Kahire Havaalanı'ndan çıkana dek okumuş ve Nizamettin abiye de yazmıştım. O da sürekli tekrarlamış. Az önce gişeden geçmekaçma eyleminde de okuyorduk ve şimdi yine bir kontrol noktasına doğru hareket halindeydik. Nizamettin abi kez sesli sesli okumaya başlamıştı: "Ve cealna min beyni eydihim sedden ve min halfihim sedden fe agşeynahum fe hum la yubsırun." Şoförümüz de şaşkınlığını üzerinden atmıştı artık ve niyetimizi net olarak anlamıştı. Biz o "köprüyü" geçecektik.
ÖNÜMÜZE DÜŞEN AMBULANSIN PEŞİNDEN KAÇTIKİkinci kontrol noktası, birincisine göre daha az kalabalık olsa da yolun sağ tarafı araçlarından indirilen aktivistle doluydu. Sayıları yüzü aşkındı. Ancak otobüslerle gelenler değil taksilerle gelen insanları durdurmuşlardı. Yani bu sefer hedef direkt bizlerdik. Hemen karar verdik, durmayacak, direkt gişeye girecektik. Gişelere yaklaşınca trafik durdu. Araçlar önce polislerin denetiminden geçiyor sonra gişe sırasına giriyordu. Bizi durduran polis nereye gittiğimizi sordu. Enes ilk defa İngilizce değil de Arapça konuşarak, Nizamettin abi ile benim turistik gezi için geldiğimizi ve Mısır'ın gözde tatil bölgesi Şarm el Şeyh'ye gittiğimizi söyledi. Polis inanmadı. Enes bu sefer üste çıkarak, "Beni misafirlerime rezil mi edeceksiniz. Vize alıp ülkenize girdik. Otellerinizde kaldık. Planlarımız var. Bu neyin kontrolü. Siz ülkenizde turist istemiyor musunuz" diye çıkıştı. Polisin mütereddit hali yüzüne yansımıştı. Beş dakika bir kontrolden sonra yola devam edebileceğimizi söyledi ve ileride sağa yanaşmamızı istedi. Enes "Direneceğiz, 'turistçilik' oyununa devam" dedi. Bu arada gişelere çok yakındık. Şoförümüz aracı hareket ettirdiği anda bir siren sesi duyuldu. Dökük bir ambulans bağır çağır yol istiyordu. Polis bizi bırakıp ona yol açmaya koyuldu. Şoförümüz de bize ayak uydurmuştu anlaşılan. Ambulansı bekledi ve hemen arkasına takıldı. Bas bas dedik ve "Yasin 9"u devreye aldık. Ambulansla neredeyse tampon tamponaydık ve yaklaşık 50 metre böyle gidip gişelerden direkt geçtik. Para da ödemedik. Resmen kaçmıştık. Dönüp arkaya baktım hemen. Ne bizi gözetleyen vardı ne de başka bir hareketlilik. Artık İsmailiye yolundaydık.
SON ÇARE OLARAK RÜŞVET VERECEĞİZÖnümüzde 80 kilometrelik bir yol vardı ve saat 15.00 olmuştu. Önce bir benzincide durduk. Durum değerlendirmesi yaptık. Dönmeyecektik ve kesin olarak İsmailiye'ye gidiyorduk. Gazze Yürüyüşü için açılan Telegram kanalında ise tam bir kaos vardı. Çünkü Mısır polisi aktivistleri darp etmeye başlamıştı. Yüzlerce kişinin pasaportuna el konulmuştu. Görüştüğümüz delegasyon yetkilileri de İsmailiye'ye gitmemizin iyi olacağını söylemişlerdi. Şoförümüze vaktinin olup olmadığını sorduk. Yola devam edebileceğini söyledi. Enes de zaten kendisine hakkını ödeyeceğimizin garantisini vermişti. Kahve alıp yeniden yola koyulduk. İsmailiye'ye yaklaşıyorduk. Şoförümüz Yahya bu arada normal otoyoldan gidişin sorun olabileceğini söyleyerek alternatif bir güzergah söyledi. Kabul etmekten başka şansımız yoktu. Bildiği gibi yapmasını söyledik. Ancak İsmailiye'ye 12 kilometre kala bir koruluğun dibinden girdiğimiz yol barikatla kapatılmıştı. Burası bir arama noktasıydı. Sivil bir memur pasaport kontrolü yapacağını söyledi. Enes de turist olduğumuzu anlatmaya başladı. Adam hiç dinlemeden pasaportlarımızı istedi ve nereden geldiğimizi nereye gittiğimizi sordu. Enes yine arkada oturan bizi göstererek Mısır'ı gezdirdiğini söyledi. Polis pasaportlarımızı alıp arka taraftaki ofise gitti. Pasaportlarımız ilk defa bizde değildi. Geri almama ihtimalimiz de fazlaydı. Enes hemen inmedi araçtan. Durum değerlendirmesi yaptık. Şoförümüzden fikir yürütmesi için yardım istedik ve o da bize, rüşvet verirsek pasaportlarımızı alabileceğimizi söyledi. Mısır'da rüşvetin açmadığı kapı yoktu, bunu biliyorduk. Acele etmemiz gerekiyordu ancak üçümüz de rüşvet verme taraftarı değildik. Sonra başka bir yolumuzun kalmadığıyla yüzleştik. Savaşta nasıl her şey mubahsa Gazze'ye giden yola erişmek için, hiç istemesek de üçümüzün ortak kararı ile Enes Mısır polisine rüşvet vermeyi teklif edecekti. Araçtan indi. Tam 10 dakika gelmedi. Beklemek bir yana Enes'in başına bir iş gelmiş olmasından korkuyordum. Nizamettin abi ise "Yasin 9'a" sığınmış sesli sesli okuyordu. Enes hızla kapıyı açtı ve "Devam ediyoruz. Pasaportları aldım" dedi. Şoföre hızla gitmesini söyledi. Arama noktasından ayrılıp yola çıktığımızda Enes gülerek ve bağırarak "Rüşvet vermedim. Pasaportlarımızı çaldım" dedi. Nasıl yaptığını anlatmasını istedik hemen. Enes odaya girdiğinde polisle konuşmuş, turist gezdirdiğini söylemiş ve kendisine yardımcı olmasını istemiş. Polis de kıs kıs gülerek "ben sizin neden burada olduğunuzu biliyorum. Şu yeni gelen araçlar gitsin, bakalım bir neler yapabiliriz" demiş. Bu arada bizim pasaportları masasında bırakarak, diğer yolda durdurulan araçların başına gitmiş. Enes de işte bu boşlukta, masasın kenarında duran pasaportları görmüş. Bakmış gelen giden yok, kontrol etmiş ve bakmış ki bunlar bize ait. Hiç tereddüt etmeden alarak hızla araca dönmüş.
KÖPRÜDE PUSUBiz neler yaşıyorduk böyle İlk defa geldiğimiz bir ülkede, polislerin Gazze için yola çıkan insanları deport ettiği noktalardan geçiyorduk ve yaklaşık 3 saattir hala turisttik. Artık İsmailiye'ye girecektik. Lakin orada bizi neyin beklediğini bilmiyorduk. Bu arada Ümit Sönmez ağabey nerede olduğumuzu sormuş ve ben de konum atmıştım. "Maşallah köprüye yaklaşmışsınız, dikkat edin" dedi. Ümit abi de 2010 yılında El Ariş'ten hareket eden Gazze konvoyundaydı. 15 yıl sonra benzer yollardan geçiyorduk ve iyi ki bizi uyarmıştı. Çünkü köprü Mısır polisinin pusu noktasıydı. Köprüye giden caddeden çıkarken ilerideki kalabalığı görünce sol şeride geçti şoförümüz. Köprü girişinde Avrupalı oldukları belli olan bir grup aktivist polisler tarafından çembere alınmıştı. Birkaç polis de araçları durduruyordu. Bu noktayı son anda görmüştük. Çünkü buluşma yerine geldik diye rahat davranarak inebilirdik. Hızla geçip, şehrin Timsah Gölü kıyısında diğer tarafına geçtik. Müsait bir yerde aracımızı park ettik ve bir süre ne yapacağımızı düşündük. Sokaklar sivil polis doluydu. Yabancı gördükleri isimleri durdurup pasaportlarını istiyorlardı. Tam arkamızda, yolun karşısında cami vardı ve ikindi ezanı okunuyordu. Çantalarımızı araçta bırakarak camiye yöneldik. Yoldan karşıya geçerken bile tedirgindik.