Gazze yolunda bir hareketli günü daha geride bıraktık. Gecenin karanlığı ve denizin uğultusuna Filo'daki teknelerden birinin telsiz sesi karıştı: Su alıyordu. İçinde toplam 12 yolcusu ve mürettebatı olan teknenin yola devam etmesi artık riskliydi. Amiral gemiden verilen talimatla, tehlikedeki yoldaşlarımız hızla tahliye edildi.
Girit Adası, Kıbrıs Adası ve Mısır üçgenindeki açık denizde, sabah saatlerinde çözülmesi gereken iki hayatî sorun vardı:
* Arızalı teknenin içindeki aktivistler karaya güvenle ulaştırılmalıydı.
* Su aldığı için terk edilen teknenin, uluslararası deniz trafiğini tehlikeye atmadan en yakın limana çekilmesi gerekiyordu.
Teknenin kaptanı sabah saatlerinde uluslararası kanallardan kurtarma çağrısını yinelediğinde, ufukta bir hareketlilik belirdi. İşte hepimizi heyecanlandıran ve sosyal medyaya da düşen o görüntülerin özneleri bu çağrıdan sonra ortaya çıktılar. Üç donanma gemisi, Filo'nun kuzey açıklarında ve birkaç mil aralıkla duruyordu. Yakın değillerdi ama varlıklarını hissettirecek kadar yakınımızdaydılar. Uzakta olsalar, telsiz çağrısından bu kadar kısa süre sonra beliremezlerdi. Bu bence şu demekti: "Filo'yu anlık olarak gözetimde tutuyoruz ve istediğimiz zaman görünür oluruz." Bu, kelimelerle ifade edilmemiş ama en güçlüsünden bir mesajdı.
Gelelim sakince takip ettiğimiz operasyona… Önce, tahliye edilmesi gereken yolcular, Türk Kızılay ve yetkililer tarafından Yola birlikte çıktığımız dört aktivist, gözlerinde görevi yarıda bırakmanın üzüntüsü ama kurtarılmış olmanın minnettarlığıyla ayrıldılar. Onlar artık Türkiye'nin misafirleri ve yine Türkiye üzerinden evlerine uğurlanacaklar.
Su alan ve batık durumda olmayan tekne ise denizin ortasında başıboş bir hayalete dönüşmeyecekti. Bu, tüm deniz trafiği için büyük riskler taşırdı. Arızalı tekne yine Türk yetkililer tarafından Marmaris'teki bir limana çekilmek üzere römorkörle emniyete alındı. Küresel Sumud Filosu da bir açıklama yayımlayarak, kriz anında Türk hükümetinin gösterdiği hızlı koordinasyon ve Türk Kızılay'ın sahadaki profesyonel katkıları sayesinde operasyonun sorunsuz yürütüldüğünü dünyaya duyurdu. Kızılay'ın denizdeki varlığı da beni gururlandı. Bizlere moral oldu.
Filomuz, bu zorunlu molanın ardından yoluna devam ediyor. Rotamız Gazze ve birkaç saatlik aksaklığa rağmen kararlılığımızdan bir tekne ve dört aktivist dışında bir eksilme olmadı. Tam bu ruh halindeyken aldığımız bir haber, morale moral kattı: Önceki günkü yazıda mücadelesini aktardığım Muhammet Fatih Sinan da Filo'ya yetişti ve Gazze rotasında yeni yoldaşımız oldu. Birilerinin eksilirken birilerinin eklenmesi, bu davanın kişilerden bağımsız, sarsılmaz bir irade olduğunu bir kez daha kanıtladı.
Şimdi gelelim dünden beri en merak edilen soruya: Türk donanması Sumud Filosu'na eşlik mi ediyor Bu sorunun yanıtı, klasik bir evet ya da hayırdan daha karmaşık. Bir kere Sumud Filosu yüzde yüz sivil bir organizasyon. Tarihî, en geniş katılımlı deniz aktivizmi. Herhangi bir devletin uhdesinde değil. Askeri ve farklı desteklerle yola çıkmadı. İlk olarak İtalya gözetim yapacağını duyurdu, sonra da İspanya ve Yunanistan gemilerini gönderdi. Türkiye ise Filo'nun Girit açıklarında uğradığı dron'lu sabotajların ardından, caydırıcı bir güç olarak bölgedeki hava ve deniz unsurlarını harekete geçirdi. Gemilerimiz zaten Akdeniz'de Mısır ile ortak tatbikattaydılar. Girit'te demirlediğimiz üç gün boyunca insansız hava araçlarının filoyu 7/24 gözetlediğini biliyorduk. Yola çıktığımızda ise üzerimizde bir Akıncı'nın uçtuğunu açık kaynaklardan teyit etmiştim.