Bir günlük bir geri dönme tehirinin ardından yeniden halat çözdük. Artık açık denizlere doğru yelken açmış durumdayız. Bugün sizlere bir meselenin netleşmesi için, sıcağı sıcağına içimi dökmek istiyorum. Çünkü ilerleyen günlerde içinde bulunduğum duygunun yoğunluğunda olamam. Şartlar çok farklı olacak. Ama önce yola koyuluşumuzun notlarını aktaracağım.
İTALYA'DAN VİZE İLE ÇIKTIK
İtalya'dan resmi olarak da ayrılmış olduk. Sicilya'nın Augusta Limanı'ndan pasaportlarımız mühürlenerek ayrıldık. Hava yoluyla geldiğimiz ülkeden deniz yoluyla çıkıyoruz. İtalyan pasaport polisleri tek tek hepimizin evraklarını inceleyerek mühürleri bastılar. Hazırlıklarımız zaten tamamlanmıştı, önceki günkü çıkışımızı detaylıca aktarmıştım. Uğurlama töreninden sonra limana döndük ama birçok aktivist teknelerde uyudu. Şimdi ise başka bir mâni çıkmazsa dönmemek üzere Gazze yolundayız ve Filo'nun diğer limanlardan kalkan gemileri ile buluşacağız. Barselona'dan Tunus'a gelen ve buradan da dahil olacak gemilerle yeniden açık denize çıkacak tekneleri bekliyoruz. Aldığım son bilgilere göre, türlü aksaklıklara ve sabotajlara rağmen o gemiler de kalkacaklar. Sumud Filosu Delegasyonu yoğun bir çaba gösteriyor. Kaç gemi yola çıkmaya hazırsa, onların yola çıkarılması hedefleniyor. Çünkü zaman tükeniyor ve Gazze her an yok olurken bu Filo'ya yüklenen anlam derinleşmişken halat çözmek gerekiyordu.
AÇILMAK HİÇ KOLAY OLMADI
Açılmak hiç kolay olmadı. Bu Filo karada sayısız badire atlattı, sabotaj fırtınalarına direndi. Dünya tarihinin en büyük sivil organizasyonunu yola çıkarmak kolay olmadı ancak bunun gerçekleşmeyeceğini düşünenler de şimdiden kaybettiler. Aslında tüm bu sürecin her aşaması ve her kademesi öngörülmüştü. Olası riskler, yapılabilecek manipülasyonlar, etki ajanlarının devreye girmesi… Yani böyle bir organizasyon içerisinde manipülatif kişilerin ya da etki ajanlarının olmayacağını düşünmek de saflık olurdu zaten.
FARKLI İMTİHANLARLA KARŞILAŞTIK
Hiçbir yol meşakkatsiz değildir. Her şeyin ilki her zaman daha zordur. Hepimiz bu yolculukta bir sabır imtihanındayız. Filo'nun isminin "Sumud" olması bu açıdan önemli. Yolculuğun her aşamasında farklı imtihanlardan geçtik. Böyle büyük bir operasyonu yönetmek, katılanların güvenliğini sağlamak, bu kadar bileşeni organize edebilmek büyük bir yük. Organizatörlerin mücadele ettiği problemler saymakla bitmez. En başından beri İsrail'in her alanda açık veya gizli defanslarıyla karşılaştılar. Gemi bulmakta zorlandılar, birçok ülke bandıra vermeye bile cesaret edemedi, verip sonradan cayanlar oldu. Kaptanlar tehdit edildi, ehliyetlerinin iptal edilmesiyle korkutuldular. Zaten filoda seyahat etmeye uygun, uluslararası dolaşım hakkı olan gemi, kaptan, mürettebat bulmak yeterince zor. İşin içine gizli ve açık tehditler girdiği için bu yolculuğa razı olacak bir ekibi oluşturmak yeterince zordu.
BENİ DE LİSTE DIŞINA ÇIKARMAK İSTEDİLER
Gelelim hareket aşamasına. En başta belirtmek isterim ki, İtalya'daki filo organizasyonunda toplam 9 Türk'üz ve filoyu duyurmak adına gazetecilik, televizyonculuk, sosyal medya yönetimini bir arada götürmeye çalışırken Filo'nun saha sorumluluğunu yürüttüm. Bu durumda sözcülüğünü yapar gibi göründüğümün farkındayım ancak en nihayetinde ben de bir Gazze yolcusuyum. Delegasyonun her kararı bizim için de bağlayıcı ve şartlar sürekli değişiyor, uyum sağlamak zorundayız. Tunus'ta işlerin çok daha karmaşık olduğunu biliyor ve takip ediyoruz ancak bunu artık açıklamam gerekiyor: Üç gün önce beni de tekneden çıkarmışlardı. Tavrımızı koyduk, görüşmeler yaptık. Saha sorumlusu olmama rağmen listeye yeniden dahil olmak için bir gün bekledim. Türkiye Delegasyonu bastırınca ve benim için özel bir kod verilince geri alındım. Gerekçe olarak ise "bir tekne Filo'dan çıkınca dengeler değişti" denildi. Yaşar Yavuz ağabeyim iki gün gözyaşı döktü çünkü ona da İtalya'da geçen dokuz günün sonunda tüm eğitimlerden geçtiği halde listeden çıkarıldığı söylendi. Son gün bile kafilemizdeki tek deniz adamı olan Hüsamettin Eyüpoğlu, yardımcı kaptan olduğu gemiden çıkarıldı. Evine dönmesi söylendi. Malezyalı bir hanımefendi de son gece tekne dışı bırakıldı. Teknelerin çıkacağı sabah limanda tavır aldık, görüşmeler yaptık. Sorunlar Türkiye'nin de bastırması ile çözüldü. Ancak Abdulhamit Yağmurcu ağabeyimiz 14 günün sonunda geri döndü ve çok üzülmesine rağmen "Gazze için çıkılan her yolun kutlu bir sefer olduğunu belirterek" bizlere moral vererek vedalaştı.
Defalarca tuttuğumuz evi boşaltıp başka eve geçmek ya da geri dönmek durumunda kaldık. Limana her gittiğimizde vedalaştık ancak her defasında asıl yolculuk bir türlü başlayamadığı için geri dönmek durumunda kaldık. Filo daha yola çıkmadan karada kararlılıkla çok sınandık. Ve bu bizi, yolculuk sırasındaki zorluklara daha dirençli hale getirdi. Bunun bir ilk olduğunun, böyle uluslararası bir organizasyonu İsrail karşısında yönetmenin sorumluluğunun ağırlığının farkındayız. Sadece bunlarla da baş edilmiyor; hava şartları, denizin durumu, teknelerin teknik problemleri de var elbette. Aslında şu ana kadar da öngörülemeyen hiçbir şey olmadı. Tunus yanlış limandı. En başından dile getirilmişti. Gemilerin Tunus'a gelmemesi, bütün yumurtaların bir sepette birleşmemesi gerektiğini Türkiye Delegasyonu söylemişti. Ancak olan oldu. Bundan sonrası çok mühim. Şimdi Tunus'tan dönen çok sayıda aktivist var. Çoğu da maalesef Türk vatandaşları. Gemi sayısı azaldıkça kontenjanlar düştü. Bizler de İtalya'da sorunlar yaşadık, bir arkadaşımız Filo'ya alınmadı.
Aslında İtalya'ya gelirken bizlere şöyle bir tebliğde bulunulmuştu: "Son anda gemiye binen kişiler dahil inmeler olabilir, bir takım doğal kaynaklı rüzgar, teknik, mekanik arızalar olabilir, bir de insan kaynaklı belirsizlik, sabotaj ve net olmayan kararlar gibi manipülasyonlar olabilir. Bunları bilerek ve göze alarak eğitimlere dahil olun."
FİLO'NUN ENERJİSİNİ TÜKETMEK İSTEDİLER
Tunus'taki manzara ise gerçekten can sıkıcı. Süreç uzadıkça uzadı. Getirilen kontenjan üstü insan sayısı ve gemi kapasiteleriyle ilgili net olmayan yaklaşımlar, ortaya yönetilmesi zor bir gürültü çıkardı. Bu arada Tunus'ta çalışır vaziyetteki gemilerden bazılarının hareket edemez hale getirilmesi gibi çeşitli sabotajlar da yaşandı. Filo'nun enerjisi birileri tarafından tüketilmek istendi ve belirsizliklerle aktivistler yıldırıldı. Yüzlerce insan eğitimlere girdiler. Her türlü zorluğa katlandılar. Günlerce ailelerinden uzak kaldılar. Birçoğu davulla zurnayla, bazıları gözyaşları ile, bazıları ailelerinin rızası olmadan yola çıkmışlardı. Aralarından çok fazlası evlerine, memleketlerine dönmek zorunda kaldılar. Bu duyguyu çok iyi biliyorum. Ancak ne olursa olsun, gidenler, dönenler, karadakiler olarak bu psikolojiyi kaybetmemeliyiz, bu ruhu kaybetmeyelim. Eğer bu ruhu kaybetmezsek bu sürecin hayırlı sonuçlarını göreceğiz.